Güvenlik

Güvenlik

James Westly

Dünya planındaki spiritüel gelişim yolu, illüzyonların içinden geçen bir harekettir. Bu kültürde karşılaştığımız en büyük illüzyon ise “güvenlik” peşinden koşmaktır. Tüm “Amerikan Rüyası” bu arayışın üstüne kurulmuştur. Herkes bunu biraz farklı bir yolla tanımlar ama bu genelde meslekler veya geçim derdiyle, ilişkilerle ya da her ikisiyle de ilgilidir. Bizler güvenebileceğimiz, her zaman orada olacağını hissettiğimiz, asla değişmeyecek bir şey ararız.

Bu arayış, hayatta kalma korkusuyla yönlendirilir; kendimizi ölüme, hastalığa ve ıstıraba karşı güvende hissetmek isteriz. Ancak bizler, bu alemde kaldığımız sürece belli bir derece güvensizlik hissedeceğiz. Cevabın para olduğunu düşünebiliriz, öyleyse “Ne kadar para?” Belki de mesele, ilişkilerdir. Söz konusu ilişki ne kadar sürecektir? Belki de bu oyun, statü veya şöhret edinmek ya da kabul edilmek ile ilgilidir. Mesele ne olursa olsun bugün yüksekte, yarın aşağıda ve bir sonraki gün ise belirsiz bir durumda olabileceğimizi fark ederiz. Pozitif ve negatif duygular arasında bir sarkaç gibi sallanmaya başlarız. Gözlem yaptığımızda kesinlik kazanan bir şey olur; bu da, hiçbir şeyin kalıcı olmadığıdır. Kendimize karşı samimi olma kapasitemizi geliştirdiğimizde, peşinden koştuğumuz güvenliğin ufukta titreşen, ele geçmez, ulaşılamaz bir serap gibi kalacağını kabul etmeye zorlanırız.

Öyleyse, her şeyi boşverip kendimizi güvensizliğin içine mi bırakalım? Zaten, bu bir illüzyondur. Peki, güvenliği böylesine çok özlemek meşru mudur? Belki de güvenliği, başka bir yerde aramaya ihtiyacımız vardır. Belki de, dışımızda değildir. Aradığımız şey, muhtemelen içsel bir niteliktir ve belki onu elde etmeye bile ihtiyacımız yoktur, belki de ona zaten sahibiz ama farkında değiliz. Ne şok edici bir düşünce!

Şimdi, bu size aldatıcı bir şekilde basit gelebilir; belki bunu daha önce de duymuşsunuzdur. Aslında bu, yeni bir haber değildir. Kutsal kitap, “Cennetin krallığı içinizdedir.” derken bunu belirtmektedir. Lao Tzu’dan Sokrat’a, Buda’dan Muhammed’e kadar her büyük öğretmen aynı şeyi öğütlemiştir. Sorunumuz, içimizde yatan bilgeliğe erişmeye hazır olmayışımızdır. Bu fikir birçoğumuz için çoğu kez kuramsal veya mitolojiktir. Bunun doğruluğuna inanabiliriz, ama bu bize, inandığımız diğer herhangi bir şeyden daha fazla hizmet etmez, çünkü bizim her şeye inanma kapasitemiz vardır.

Öyleyse bir sonraki adım nedir? Bizi yeni bir yere hangi çaba götürecektir? Fikrin basitliği; içsel bilgiye kolay erişimi etkin bir şekilde engelleyen psikolojik içsel yapımız tarafından karmaşık hale getirilmektedir; bunu kabul etmeliyiz. Bu psikolojik yapı yüzünden bizler, içsel bilgiye destek vermesi için başlattığımız düz mantık yürütme labirentinde kayboluruz. Bizler, “iyi görünmemek” korkusuyla, içimizdeki sesin dürtüklemelerine göre hareket etmekte tereddüt ederiz. Bizler, hayal gücümüzle, kendi kendimizi mağlup eden, ayağımıza prangalar vuran, bizi felç eden muhtemel sonuçları yaratırız.

 

İnternetteki Gurdjieff sayfalarından çeviren:
Burak Erker