Biyoloji ve Tıbba Yönelik Kuantum Yaklaşımı

Biyoloji ve Tıbba Yönelik Kuantum Yaklaşımı

Roger Taylor-

23 Mart 1995 günü Surrey Üniversitesinde düzenlenen yarım günlük sempozyumun açılış konuşmasını Robens Meslek Sağlığı Enstitüsünden LESLIE HAWKINS yaptı. Dinleyicilere, Enstitünün insan yapısı elektromanyetik (EM) alanların sağlık üzerindeki etkileri ile ilgilendiğini anlattı. Bu etkilerin gerçekliğinin, böylesine zayıf alanların canlı organizmaları nasıl etkileyebildiğine dair sağlam, teorik ve deneysel bir temel olmaksızın bilimsel çevreler tarafından tam olarak kabul edilemeyeceğini söyledi.

ROGER TAYLOR, kuantum fiziğinin birkaç temel kavramını sade vatandaşın diliyle özetledi. Kuantum fiziğinin, klasik fiziğin indirgemeci eğilimlerinin yerini almak üzere bilim için daha bütünlükçü bir temel potansiyele sahip olduğunu açıkladı. Kanıtlara rağmen, kuantum fiziğinin biyolojiye yönelişi hala genel bir kabul görmemiştir. Halbuki, klasik fiziğe hiç benzemeyen bir şekilde, maddenin artık “canlılık hali” diyebileceğimiz o şaşılası halinin bilimsel bir izahını sağlayabilir.

JAMES LYONS modern fiziğin en heyecan verici alanlarında bizi kasırga gibi bir gezintiye çıkardı; Bohm’un örtülü düzenine, kuantum tutarlığına, noktasal-olmayışa, entropiye, enformasyon ve kaos teorisine birer birer uğradık. Biyoloji bir girintiye takılı kalmış olsa bile fiziğin gittikçe açılmaya başladığı konusunda hiçbir şüphemiz kalmadı.

CYRIL SMITH, mühendisliğin bakış açısından, bir organizma içindeki elektromanyetik iletişim olasılıklarının üstünde durdu. Hücrelerin hem EM alanları ürettiklerini hem de bu alanlara tepki verdiklerinin kanıtlarını sundu. Daha sonra suyun hafızası üstünde yaptığı deneyleri anlattı. Suyu bir EM alanına maruz bıraktıktan sonra, depolanan enformasyonu okuyabilmiş ve frekansını radyestezi tekniği ve beraberinde bir sinyal jeneratörü ile belirleyebilmişti. Bir hazırlık deneyi ise bunun aynısının özel tasarlanmış bir aygıtla daha nesnel biçimde yapılabileceğini göstermiştir. Bu gibi enformasyonun niçin tekil moleküller yerine suyun bütünü içinde tutarlı bir dalga olarak taşınması gerektiği konusunda birçok sebep ileri sürdü. Böyle bir kavram kuantum fiziğinde bir anlam ifade edebilir ama klasik fizikte değil. Bunu onaylayan olgu ise enformasyonun, suya bir burulgaç bobini ile pekala yazılabilmesidir. Bu, EM alanları değil sadece, kuantum fiziğinden türetilen bir parametre olan bir vektör potansiyeli üretir.

Canlı bir hücrenin neredeyse son molekülüne kadar yapılanmış olup da yine de yarı sıvı durumda kaldığını düşünen Roger Taylor, bunun çok yüksek dereceli bir dinamik organizasyon gerektirdiğini söyleyerek Schrödinger’in sezilerini tekrarladı. Mae-Wan Ho’dan aldığı fikirlerle ve kuantum fiziksel bir yorumla, böyle bir organizasyonun, belirli frekansların titreşimleri halindeki enerjinin depolanması ve kanallaşmış akışının bir sonucu olabileceğini önerdi. Kuantum biyoloji literatüründen, bilhassa tüm organizmalar tarafından dışarı verilen çok küçük miktardaki ışıktaki lazer benzeri tutarlığı öneren Fritz Popp’tan kanıtlar sundu. Hücreler bu ışık yoluyla haberleşiyor gibidir; kanser hücreleri bu yeteneği kaybederler. Mae-Wan-Ho’nun bulduğu gibi, meyve sineklerinin embriyonik gelişiminde manyetik bir alanın form bozucu etkisi, bir vektör potansiyeli ile elde edilebilir. Bu durum çok ilginçtir. Tüm bu kanıtlar, canlı bir varlığın kuantum-ilişkili bir bütün olduğu kavramını desteklemektedir.

Son olarak JULIAN JESSEL-KENYON, kuantum biyolojinin, enerji tıbbı (veya titreşimsel tıp) ile ilişkisini işaret etti ve bu yeni bilimin, tıbbi uygulamalar açısından büyük bir potansiyeli olduğunu açıkladı.

 

NETWORK Dergisi 
Çeviren: Yasemin Tokatlı