Kehanetler

Kehanetler

Nusret Sefa Yılmaz

Kehaneti, en yalın anlamıyla, duyular dışı bir sezgi yoluyla, doğrudan doğruya geleceğin bilinmesi olarak tanımlayabiliriz. Kehanet olgusuna en ilkel kabile kültürlerinden en gelişmiş diyebileceğimiz uygarlıklara kadar her toplumda rastlamak mümkündür. Örneğin Eski Yunan’ın Delf şehrinde bulunan Apollon Mabedi’ndeki “piti” ismi verilen kahinelerin özellikle Apollon’dan ya da evrendeki merkezi bir ilahtan geleceği bildiren cevaplar aldıkları ve bunları aktardıkları bilinmektedir. Bu gelenek, o dönemde Eski Mısır’da, Hindistan’da, Mezopotamya’da, İslamiyet’ten önceki Güney Arabistan’da ve Çin’de çok yaygın bir sanattı. Ayrıca Asya, Afrika ve Amerika’daki Şamanizm uygulamalarında da mevcuttu. Eski çağlarda krallar önemli kararlarını kahin veya kahinelerine danışmak suretiyle alırlardı. Bu toplumlarda çok çeşitli kehanet yöntemleri kullanılır ve günlük yaşamın önemli bir bölümünde kehanetlere başvurulurdu.

Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden dilimizde en yaygın olarak yerleşmiş olanı “kahin” (erkek) veya “kahine”dir. Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren habercidir. Burada kullanılan “Gaip”in kelime anlamı, göz önünde bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen veya görünmeyen alemdir. Buradaki görünmezlik beş duyu ile algılanamayan anlamındadır. Duyuların algılama sınırlarının dışında olan bu görünmez alem, ruhsal alem veya ruhsal boyut olarak da ifade edilmektedir.
“Kehanet” ve “kahin”in sözlük anlamları ise şu şekilde ifade edilmiştir:

Meydana gelecek olaylar hakkında önceden hükümde bulunma. Kehanette bulunanlar dört grupta ele alınabilir:
1- Çok eski çağlardan beri var olan, birtakım yöntemlerle (divination) gelecekteki olayları bulmaya çalışan kahinler.
2- ‘İlham’a dayalı vizyonlar veya ‘vahiy’ yoluyla gelecekten söz etmiş peygamberler.
3- ‘Premonisyon’ sahibi kimseler.
4- ‘Prekognisyon’ medyomları.

Kahin: Meydana gelecek olayları birtakım yöntemlerle önceden bilmeye çalışan kimse.
Kahinlik çok eski uygarlıklardan beri var olan bir uzmanlık alanıdır. Kahinlikteki
yöntemler iki gruba ayrılır:
1- Psişik yöntemler. İstiareye yatarak veya kendiliğinden görülen rüyalar, zihinde aniden çakan düşünceler, önseziler sezgiler, ilhamlar, uyanıkken görülen düşler, halüsinasyonlar, vizyonlar, ekstatik translar ve çeşitli psişik yetenekler yoluyla edinilen verilen yorumlama.
2- Maddi yöntemler.
a–Fallar (el falı, yüz falı, su falı, kitap falı, sayı falı, nekromansi vb.)
b– İşaretlerin gözlemi (astrolojik gözlem, nümerolojik gözlem, doğa olaylarını sosyal olayları ve diğer olayları gözlem, v.s.)

DURUGÖRÜ
Akademik dünyada, daha doğrusu parapsikoloji biliminde kehanet olgusu Klervoyance yani durugörü başlığı altında incelenmektedir. Durugörü (Clairvoyance) beş duyunun dışında eşyaları ve fikirleri algılama ve görmedir diyebiliriz. Ruhsalgörü de denebilir. Esas itibariyle duyularla ilgisi olmayan ruhsal bir yetenektir.
Durugörünün sınıflandırılması ile ilgili ilk çalışmayı ünlü Fransız metapsişikçi Dr. Eugene Osty yaptı. Onun yapmış olduğu gayet basit olan sınıflandırmada durugörü üç ana kısımda incelenmiştir.
1- Basit Durugörü: Süjenin veya medyomun gözleri kapalı bir şekilde sadece etrafındakileri görebilmesidir.
2- Mekan İçinde Durugörü: Medyomun, uzakta meydana gelen olayları ya da yerleri algılaması ve gözlemesi demektir. Normal olarak gözlenmesi mümkün olmayan uzak mesafedeki veya kapalı, saklı olan eşyalar medyom tarafından görülür ve ayrıntıları hakkında bilgi verilir.
3- Zaman İçinde Durugörü: Kısaca, geçmiş ve gelecek hakkında bilgi sahibi olabilmektir. Görücü medyomun, uzakta olan eşyaları ve olayları görme yeteneğidir.

KEHANET TÜRLERİ
Kehanetler akılsal ve sezgisel olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır.
Akılsal kehanetlerde genelde zihin yoluyla bir sonuca ulaşma mevcuttur. Akılsal kehanetlerin başlıcalar astroloji, el çizgilerini inceleme (şiromansi ya da kiromansi), yazıyı inceleme (grafoloji) ya da yüz hatlarını inceleme (fizyonomansi) olarak sayılabilir. Ayrıca bunların yanı sıra ikinci dereceden pek çok kehanet yöntemi de bulunmaktadır ve bunlar oldukça yaygındır. Bu konuya birazdan değineceğiz.
Sezgisel olanlar asıl kehanetleri teşkil ederler. Bunlar duygu olarak, fikir ve zihni aniden aydınlatan “önceden biliş” (prekognisyon) şeklinde ifade edilmektedir. Bu bir medyomluk türüdür ve burada herhangi bir biçimde aklı kullanma ve mantık yürütme söz konusu değildir. Bu gibi kehanetlerin bazıları akla ters düştüğü için zihin tarafından reddedilse bile yine de gerçekleşmektedir. Peygamberane kehanetler de bu gruba dahildirler.

ATİK ÇAĞDA KEHANET MERKEZLERİ
Eski çağlarda, kahinlerin yetiştiği özel kehanet merkezleri vardı. Bu kehanet merkezlerinin yerlerinin, yapılan araştırmalar sonunda son derece ince hesaplarla seçildiği ortaya çıkmıştır. Orta Doğu’daki bu merkezler ilk bakışta rastgele, oraya buraya serpiştirilmiş gibi görünür. Oysa, dağılımları bir model oluşturmaktadır. Bu durum eski devirlerde hayli ileri bir coğrafya bilgisinin mevcut olduğunu gösterir. Bir teoriye göre bu kehanet merkezleri ley hatlarının yani belli başlı enerji hatlarının kesişme noktalarına kurulmuşlardır.
Günümüzden yaklaşık 2500-300 yıl önce ortadoğuda bulunan önemli kehanet merkezlerinin bazıları şunlardır:
Dodona, Delf, Kythrea (Thera), Girit adasındaki Omfalos, Güney Kıbrısta bulunan fakat henüz bulunamamış Paphos kenti, Libyadaki Triton Gölü, El Mare (Barce)

KEHANET YETENEĞİ HERKESTE VARDIR
Bu olgu insan şuuruna özgü bir yeteneğin eseridir ve bazı insanlarda doğuştan mevcut olmakla beraber aslında hepimizin içinde saklı durmaktadır. Nitekim hemen hepimiz yaşamlarımızda en azından birkaç kez geleceğe ait ani sezgiler ya da rüyalarımızın gerçekleşmesi gibi -gerek kendimizde, gerekse çevremizde- olaylara rastlamışızdır. Ancak genellikle bu tipten olaylara ya önem vermez ya da rastlantı deyip geçiştiririz. Oysa bu olaylar bize şuurumuzun derinliklerinden göz kırpan muazzam yeteneklerin minik belirtileridir ve varlığımızda ve evrende işlemekte olan, duyularımızla algılayabildiğimiz şeylerin çok daha ötesinde, son derece derin ve şimdiki halde saklı bir düzenin küçük pırıltılarıdır.
Bazı bireylerin psişik yetenekler konusunda oldukça fazla yetenekleri mevcuttur. Bu kimselere genel olarak medyom ismini veriyoruz.
Medyom, ruhsal varlıklarla bağlantı kurup, fizik boyutla ruhsal boyut arasında iletişim kurulmasını sağlayan, hassas yapılı, duyular dışı yeteneklere sahip insandır. Genel olarak ruhsal varlıklardan etki alabilen herkes medyomdur. Buna göre her insan veya her bedenli varlık ruhsal etkilere açık bir durumda olduğu için, her insan genel anlamda medyomdur. Bu, insan varlığının en önemli özelliklerinden biridir. Toparlayacak olursak medyomluk özelliği her insanda bulunmaktadır. Fakat bazı kişilerde bu yetenek daha ön planda, daha gelişmiş durumdadır.
Psişik yetenekler veya duyular dışı algılamalar her insanda bulunan yeteneklerdir. Fakat medyomluk ise bunun çok daha ötesinde olan özel bir durumdur. Görevleri ruhsal dünyadan aktarılan bilgileri insanlara ulaştırmaktır. Onlar da insanlığın genel gelişim süreçlerinin biraz daha hızlanabilmesi için ellerinden geleni yaparlar.