Durugörü

Durugörü Nedir?

Nusret Sefa Yılmaz

Durugörü beş duyunun dışında eşyaları ve fikirleri canlı ve cansız nesneleri algılama ve görmedir. Esas itibariyle duyularla ilgisi olmayan ruhsal bir yetenektir. Medyomluk türleri içerisinde en çok tezahür edenlerden biridir. Metapsişik ve parapsikoloji literatüründe zaman zaman bu yetenek için kriptestezi, telestezi, metagnomi, ikinci görü, telepsişik gibi çeşitli terimler ortaya atılmışsa da bunlar klervoyans yani durugörü kadar tutulmamıştır. Türkçede durugörü için ruhsalgörü de denmektedir.

Durugörü fenomeninde görü, öznel (sübjektif) veya nesnel (objektif) vizyonlar veya imaj duyumları tarsında belirebilir. Bu süreçte, genellikle, önceleri karışık ve belirsiz olan imajlar giderek kuvvetlenir ve netleşir. Fenomen hipnotik veya doğal uykuda (rüya tarzında), uyku uyanıklık arası hallerde uyanıkken (genellikle dalgınlık anında) ve izolman (yalıtık), ekstaz (vecd), trans gibi ruh ve beden ilişkisinin gevşediği esnalarda oluşabilir.

Durugörünün Çeşitleri
Durugörü başlıca üç ana koldan incelenmektedir:
1. Basit durugörü: medyomun sadece etrafındakileri görebilmesidir. Çok dar bir alan ve sınırlı mekan içerisinde kalır. Mekan ve zaman itibariyle geçmiş ve gelecek hakkında herhangi bir fikir ve vizyon yoktur. Basit durugörüyü kendi arasında “tam” ve “kısmi” olarak da bir ayırıma tabi tutmak mümkündür. Basit durugörü için lüsidite ve gizligörü de denmektedir.
2. Mekan içinde durugörü: medyomun, uzakta meydana gelen olayları yahut yerleri algılaması ve gözlemesi demektir. Normal olarak gözlenmesi mümkün olmayan uzak mesafelerdeki veya kapalı, saklı olan şeyler medyom tarafından görülür ve ayrıntıları hakkında bilgi verilir. Mekan içinde durugörü de kendi arasında bölümlere ayrılır: İradi, yarı iradi, iradedışı… Mekan içinde durugörü için kriptoskopi veya teleoptik terimleri kullanılır.
3. Zaman içinde durugörü: Kısaca, geçmiş ve gelecek hakkında bilgi sahibi olabilmektir. Görücü medyomun zaman olarak uzakta olan eşyaları ve olayları görme yeteneğidir, diye de bir tanım yapmak mümkündür. Keşifler, kehanetler, fallar ve peygamberane vizyonlar…vs. gibi psişik olaylar bu branşa girerler. Geçmişe ait ve geleceğe ait olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Geçmişe ait vizyonlara veya algılamalara postkognisyon, geleceğe ait algılamalara ise prekognisyon veya kehanet ismi verilir.
Bu üç ana kolun haricinde de durugörü fenomeni çeşitli şekillerde tezahür etmektedir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

Alteroskopi veya Alloskopi: bu psişik yetenek, esas itibariyle süjenin diğer bir kimsenin bedeninde olup biten şeyleri görmesi ve anlamasını ifade eder. Süje, bu olay esnasında diğer kimselerdeki yerel ve genel direnmeleri tahmin eder; bozuk bölgeleri, dejenerasyona tabi olmuş yerleri tespit ederek bunları açıklar. Hastalığın gelişme şeklini, süresini ve sonucunu bildirir. Bu türlü tanılar, geçen yüzyılda, manyetizm yoluyla elde edilen yapay uykulardan faydalanılmak suretiyle sağlanmıştır. Uyurgezer devresine gelen bazı süjelerde ve nadiren histerik kimselerde ortaya çıkmaktadır. Bu hal, manyetizör şifacıların özellikle aradıkları psişik bir yetenektir.

Coğrafi Durugörü: mekan içinde durugörü kapsamındadır. Adı, bir özelliği veya coğrafi koordinatları verilen bir mekanın o anki durumunu ve koşullarını mekandaki canlı veya cansız nesneleri ve olayları beş duyunun yardımı olmadan (paranormal) algılayabilme olayıdır.

Bilinen en ünlü coğrafi durugörü medyomu ABD’li Ingo Swann’dır. Soğuk savaş döneminde Antarktika’nın bir bölgesinde bir Sovyet denizaltısının saklı bulunduğunu bu paranormal yeteneğiyle ortaya çıkarmış olan Swann’ın başarıları yalnızca dünya coğrafyasıyla sınırlı kalmamıştır; Amerikan Psişik Araştırma Derneği’nde ve Stanford Araştırma Enstitüsü’nde uzun süre yapılan bilimsel deneylerde, Jüpiter’deki kimi coğrafi özellikleri bu durugörü yeteneğiyle bildirebilmiştir. Swann’ın verdiği bilgiler astronomik verilerle de doğrulanmıştır.

Eşyaların Dili Psikometri – Nuray İsrael

Elinize eski bir eşyayı aldığınızda hiç onun da size anlatacak birçok hikayesi olduğunu düşündünüz mü? Ya da onu eskiden kullanan kişilerle ilgili vizyonlar gördünüz mü?

Herhangi bir yerin aşırı sıkıcı ya da rahatlatıcı bir mekan olduğunu hissettiniz mi? Belki de çevrenizde bu tür olayları yaşayan arkadaşlarınız var.

Bir eşya gerçekten konuşabilir mi? Eşyalar bizim anladığımız anlamda tabii ki konuşamayacaklardır, fakat onların da kendine has bir anlatım tarzı vardır ki, bu bir bilim haline gelmiş parapsikoloji tarafından kapsamlı bir şekilde ortaya konmuştur.

Bir Yüzüğün Söyledikleri
(Psikometri, W. E. Butler; Ruh ve Madde Yayınları)

“Önümde suyla örtülü geniş bir alan görüyorum, sanırım deniz. Evet, sanırım bu Atlantik Okyanusu. Bir geminin güvertesindeyim, -galiba ağaçtan yapılmış bir gemi bu- bir tür savaş gemisi; topları var. Nelson Dönemi ağızdan dolma toplar. Deniz, koyu mavi ve çok sakin görünüyor; güneş kuvvetli. Uzaklarda alçak bir kıyı şeridi ve kıyı kumullarının gerisinde yükselen alçak tepeler görüyorum. Bu tepelerin arasına sığınmış, beyaz duvarlı binalardan oluşan bir kent var. Geminin kaptanı olduğunu sandığım bir adam dikkatimi çekiyor; Nelson zamanının Kraliyet Deniz Kuvvetleri subay üniformasını giymiş, sanırım tepelerdeki ağaçların bir kısmı zeytin ağacı. Burası İspanya ya da Portekiz olmalı. Gemi anladığım kadarıyla, bu liman kentinin kuşatılmasına katılıyor.

Şimdi bir yüzüğe bakıyorum. Üzerinde büyük bir mor-yakut bulunan, altın bir yüzük bu. Yani şu anda elimde tuttuğum yüzük. Bir tür güç ve otorite duygusu veriyor. Tuhaf şey; yüzük bu subaya ait, ama beni çok daha eskilere götürüyor. Sanırım İtalya’dayım -en azından edindiğim izlenim bu-. Yüzüğün ilk sahibinin İtalya’da yaşadığını ve zamanının ileri gelen bir kilise adamı olduğunu hissediyorum; piskopos veya ona benzer biri. Kulağıma Latince şarkı söyleniyormuş gibi bir ses geliyor. Yüzüğün geçmişi Rönesans Dönemine kadar uzanıyor gibi.
Yüzük, kaptana miras yoluyla kalmış ve aynı şekilde bugünkü sahibine kadar gelmiş olmalı.

Şimdi de bu yüzüğü okuma için bana vermiş olan şahsa gelmek istiyorum: Şu anda bir yol ayrımında bulunuyorsunuz ve hangi yolu seçeceğinize karar vermekte güçlük çekiyorsunuz. Her iki yol da aynı derecede zorlayıcı görünüyor. Fakat kısa bir süre içinde durum açıklık kazanacak ve izleyeceğiniz yol önünüzde belirecek. Bu yolla ilgili bariz bir işaretle karşılaşmadan herhangi bir girişimde bulunmayın !”
Bu sözler üzerine, yüzüğün gerçek sahibi, onun gerçekten de, bir zamanlar, Nelson’un kaptanlarından biri ve Rönesans döneminde ileri gelen bir Katolik piskoposu tarafından kullanılmış olduğunu ve şimdi içinde bulunduğu durum için de söylenilenleri doğrular.
Bu, başarılı bir psikometri okumasına tipik bir örnektir. Daha başarılı veya başarısız sonuçlanan okumalar da olabilir.

Yukarıdaki örnekte yüzüğün ilk ve ikinci sahibi ile ilgili kayıtlar “geçmiş zaman” dilimi, bugünkü sahibi ile ilgili okuma kısmı ise “şimdiki ve gelecek zaman”a aittir. Yani bir psikometri okumasını gerçekleştiren medyom için geçmiş, şimdi ve gelecek ayrımı olmaksızın eşya ya da mekan ile ilgili kayıtlara ulaşmak mümkündür.

Taşlaşmış Bir İnsan Ayağı Geçmişini Anlatıyor
“Adam boşluğa doğru dalmış bakarken içinde bulunduğu oda soldu, saydamlaştı ve yerini uzak geçmişten bir sahne aldı. Adam birden kendisini bir sarayın bahçesinde buldu, önünde genç bir kadın duruyordu. Teni zeytin renginde çok güzel bir kadındı bu. Adam onun boynunun çevresindeki, el ve ayak bileklerindeki altın takıları, yarı saydam beyaz giysisini, kare biçimli ve mücevherlerle bezeli yüksek tacının altında görkemli bir biçimde örgülerle toplanmış siyah saçlarını görebiliyordu. Ona bakarken bu kadının yaşamıyla ilgili bilgiler aktı kafasından. Onun bir Mısırlı, bir prensin -bir firavunun değil- kızı olduğunu biliyordu. Evliydi. Kocası, saçları yüzünün her iki yanından sarkan sayısız ince örgülerle biçimlendirilmiş, ince yapılı bir adamdı.

Adam bu sahneyi zihninden hızla geçirebiliyordu, kadının yaşamındaki olaylar bir film gibi akıp geçiyordu. Onun çocuk doğururken öldüğünü gördü. Onun bedeninin uzun ve karmaşık yöntemlerle mumyalanmasını adım adım izledi, cenaze törenini, taş mezarına yerleştirilmesine eşlik eden törenleri izledi.Bütün bu olaylar bitince imgeler soldu ve içinde bulunduğu oda bir kez daha gözünün önünde belirdi. Bu adamın adı Stefan Ossowiecki’ydi. Rusya’da doğmuş bir Polonyalıydı. Çağının en yetenekli durugörü medyomlarından birisiydi ve geçmiş hakkında almış olduğu bu görüntüler, taşlaşmış bir insan ayağının bir parçasına dokunduğu zaman ortaya çıkmıştı.

Psikometri, Duyular Dışı Algılamanın Bir Türüdür
İnsan varlığı sadece beş duyu ile sınırlandırılmamıştır. Beş duyunun ötesinde algılama türleri de mevcuttur ve bunlar Duyular Dışı Algılama (DDA) kapsamına girmektedir. Yukarıdaki örnekler ve bunlara eklenebilecek birçok örnek bize psişik açıdan hassas olan kişilerin eşyaların dilini çözebilme yeteneğine sahip olduğunu göstermektedir. Bu tür psişik yeteneklere sahip insanlar için bir eşyanın daha önce hangi mekan, zaman diliminde, kimler tarafından kullanıldığını “okumak” ya da “görmek” bizim görme yeteneğimizi kullanmamız kadar doğal bir olaydır. Fakat bu tür yeteneklere sahip hassas insanların sayılarının sınırlı olması ve bu olayların her gün gözümüzün önünde gerçekleşmemesi bizim onları olağanüstü fenomenler olarak algılamamıza neden olmaktadır.

Uzak veya yakın geçmişte bir eşya ile temas etmiş bulunan bir ya da birkaç kişinin geçirdikleri heyecani haller ve kaydettikleri imajlar psikometri medyomu tarafından okunabilmektedir.

Bütünüyle ele alındığında, psikometri olgusunun tahmin ettiğimizden daha da kompleks bir fenomen olduğu görülecektir. Psikometri, büyük ölçüde psikometrik objeye bağlı bir olay olmayıp, aynı zamanda o objeyi kullanan kişinin kişilik özellikleriyle de yakından ilgilidir. Sanki zaman zaman telepati ve durugörünün bir karışımıymış gibi ortaya çıkmaktadır.

Psikometrik Okuma Nasıl Yapılmaktadır?
Durugörür süje (veya psikometr), deney anında, ruhsal ölçümü yapılacak olan eşyayı gerek elleri arasına, gerek başının tepe kısmına ve gerekse alın veya mide boşluğu üzerine yerleştirir.
İnsandan çıkan yüksek frekanslı psikomanyetik tesirler eşyalar üzerinde iz bırakırlar. Psikometrik süje yani bu etkileri alabilecek hassasiyete sahip kişi, bu etkileri hissederek, onları vizyon ve fikirlere çevirebilir.
Eski eşyaların, daha doğrusu her eşyanın anlatacak bir öyküsü vardır ve onu zaten devamlı surette anlatır. Tıpkı bir teybin manyetik bandının söz ve müziği kaydedişi gibi, eşyalar da her şeyi kaydeder ve uygun koşullar sağlandığında bunlar tekrar “dinlenebilir”.

Psikometri Medyomu Bilgiye Nasıl Ulaşmıştır
Olası bir cevap; bu bilginin eşya sahibinin zihninden telepatik yolla alınmış olmasıdır. Bu açıklama bazı örnekler için geçerli olabilir, fakat bu açıklama sadece bir DDA türünün yerine bir başkasını koymuş olmaktan ibarettir; zaten birçok örnekte söz konusu bilgi, yaşamakta olan bir şahsın zihninde yer almamaktadır.

İnsanın daha soyut bir hissi vardır ki, ona ‘heyecan’ denir. İnsanlar bazen hissettiklerinin kökenindekini anlayamadıklarından, çevrelerindeki objelere ve insanlara heyecansal tepkilerde bulunurlar. Değişik şartlarda değişik şeyler hissederiz. Tanıdığımız insanlara karşı aldığımız tavırlar onlara karşı hissettiğimiz heyecansal tepkinin bir sonucudur. Fakat ‘cansız’ olarak kabul ettiğimiz objeler ne olacak? Örneğin, bir yüzük, ya da bir kol manşeti. Elimize aldığımız zaman sahibini bilmesek bile, bu gibi objelerden sevinç ya da üzüntü duymamıza sebep olan nedir?
Biliyoruz ki, bir kimse bir eşyayı eline aldığı zaman onun üzerine o şahsın parmak izleri çıkar. Bununla birlikte psikometrik fenomenin etüdüyle ilgili araştırmalar göstermiştir ki, elle dokunulan objeler üzerinde normal duyumlarımızla algılayamadığımız izlerde çıkmaktadır. Başka deyişle, insanlar ellerine aldıkları eşyalar üzerinde bildiğimiz fiziksel parmak izlerinden daha etkili izler de bırakmaktadırlar. Eğer bu ele alış ve etkileyiş daha da şuurlu olarak yapılmışsa, o takdirde söz konusu izlerin daha etkili bir şekilde eşyaya işlediği ortaya çıkarılmıştır.

Akaşik Kayıtlar İle Psikometri Okumalarının Açıklanması
Evrende hiçbir şey yok olup gitmemektedir. Her şeyin devamlı olarak kaydedildiği bir nevi hafıza bulunmaktadır ki buna daha ziyade doğu mistisizminde “Akaşik Kayıtlar” denir ve her şeyin hafızası olarak kabul edilir.
Akaşik Kayıt: “Dünya Hafızası” anlamına gelir, zira bu akışkan, Dünyanın oluşumundan beri, yeryüzündeki bütün olayların yansımalarını kaydetmiştir. Durugörü yeteneği olan kimselerin bir kısmı, akaşaya özgü “dalga boyu”nu yakalayabilirse, akaşik kayıtları inceleme imkanı bulabilirler.
Ruhçuluğa göre akaşik kayıt sistemini kısaca açıklayacak olursak Dünya’nın geçmiş-gelecek tüm macerası burada kayıtlıdır diyebiliriz. Bütün bilgiler orada bulunur.

Burada, zaman ve uzay bakımından sınırsız durumda bulunan evrenle her şey bağlantı halindedir. İşte bu hafıza kayıt ve kalıpları psikometri medyomu olan kişi tarafından yakalanır. Böyle bir kimse, böyle bir vibrasyonel enerjiye duyarlı ve tepki gösterebilecek nitelikte bir şahıstır.

Psikometri sadece geçmişle değil, fakat gelecekle de ilgilidir. Araştırmalar göstermiştir ki, psikometri yeteneği geliştikçe, geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki sınırlar kalkar ve zamanla süje hepsini, uzay ve zamanın olmadığı bir planda görür ya da algılar hale gelir.
Burada obje sadece bir araçtır, bilgi zaten her yerde mevcuttur ve ona ulaşabilecek yetenekte olan hassas kişiler bunu okuyabilmektedir.

Çalışmalar bu konuda hassas kimsenin ille de obje ile direkt temasa geçmesinin zorunlu olmadığını göstermiştir. örneğin, bir zarfın içinde bulunan mektup aracılığıyla (zarf açılmadan) istenilen şahısla bağlantı kurulabilir. Bu metot başka eşyalar için de geçerlidir. Bu bakımdan eşyayı görmek şart değildir. Obje ile bir tür zihinsel bağlantı kurulabilmesi için, telepati ya da durugörü türünden bir konsantrasyon yeterli kabul edilmektedir.

Psikometri Bize Ne Gibi Fayda Sağlayabilir?
Psikometri kötüye kullanılmadığı takdirde; kayıp kişilerin bulunmasında, suçluların yakalanmasında, hatta birçok uygulanmış örneklerinde olduğu gibi arkeolojik çalışmalarda bile yardımcı olabilir.
Bütün bunların ötesinde ise bu gibi yetenekler insana aslını hatırlatmaktadır, yani insan beş duyu ile sınırlı bir varlık değil, ruhsal bir varlıktır ve evrende hiçbir şey yok olup gitmemektedir. Tüm yaşanılan örnekler bizi düşünmeye zorlarken, düşünce kalıplarımızı da esnetmekte ve ruhsal olan yönümüzü bize hatırlatmaktadırlar. Tabii ki bu gibi yetenekler insanlığın hizmetinde kullanıldıkları sürece yararlıdır, aksi takdirde maddi çıkarlar gözetilerek yapılan her türlü çalışma insanlığa yarar sağlamaktan ve güven vermekten uzaktır.