Kırmızı Kitap Yolculuğu 08.03.2020

KIRMIZI KİTAP YOLCULUĞU

KIRMIZI KİTAP YOLCULUĞU Çalışmamız ile; Yeni Perspektifler ve Yeni Değerlerde bu kez Carl Gustav Jung’a ve Kırmızı Kitaba uzanıyoruz.

Dünyanın ilginçlikleri sıklaşarak üzerimize gelirken içsel uyanış için bir derinlik çalışması.

Büyük düşünür ve psikiyatrist C. G. Jung’un en ilginç yapıtı Kırmızı Kitap varislerinin nihayet izin vermesiyle ölümünden elli yıl sonra okurlarla buluştu. Bu eser büyük ustanın yaşadığı psişik olayları, şuur dışından elde ettiği bilgi ve gözlemleri bize anlatmakta. Her disiplin ve bakış açısının esere incitmeden farklı yaklaşma hakkına sahip olduğunu düşünüyoruz. Acaba bu çok açılışlı, çok katmanlı kitaba nasıl yaklaşabilir ve akıl erdirebiliriz? Biz küçük bir gurup olarak Jung’un muhteşem renkli dünyasında kısa bir gezintiye çıkıyoruz. Kayıt yaptırıp aramızda olmanız dileğimizdir.

Tarih:08.Mart.2020

Konuşmacı: Engin Emir

Konu:Kırmızı Kitap Yolculuğu

 

Tüm etkinliklerimizde sizleri aramızda görmeyi diliyoruz.

İLETİŞİM İÇİN:

0536 320 49 62

bilgi@irad.org

www.irad.org

www.facebook.com/irad1990/

www.instagram.com/iraddernek/

 

CARL GUSTAV JUNG KİMDİR ?

E-Bülten’imiz Temmuz 2018 sayımızda; Temmuz doğumlu psikiyatr, yazar Carl Gustav Jung’ın hayatı ve dünyamıza katkılarından bahsetmek istiyoruz.

HAYATI;

Analitik psikolojinin kurucusu olarak kabul edilen İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung 26.Temmuz.1875’de doğmuştur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Okul yıllarında, kişiliğinin iki önemli yönü olduğunu farkeden Jung, daha sonra kendi davranışsal teorisinde, 1 nolu kişiliği nesnel dünyayla ahenkli, dışa dönük, 2 nolu kişiliği ise kendi öznel dünyasına yönelmiş ve içe dönük diye tanımlar.

Jung arkeoloji, filoloji, tarih, felsefe ve doğa bilimlerine karşı da ilgilidir. Ancak son kararı tıp eğitimi olur ve psikiyatri 19oo’de Basel Üniversitesi’nde eğitimini tamamlar. Jung ilk görevine Zürih’teki Burghölzli Akıl Hastanesi’nde, şizofreninin isim babası olan ünlü hekim Eugen Bleuler’in asistanı olarak başlar. Hastahanede görevine devam ederken, Zürih Üniversitesi’nde hocalık yapmaya ve özel hastalar görmeye başlar. Doktorasını 1902 yılında tamamlayıp, Paris’te 6 ay Pierre Janet ile bilgilerini derinleştirir. 36 yaşında Uluslararası Psikanaliz Birliği’nin ilk başkanı olur.

Jung, Freud’un Rüyaların Yorumu kitabını ilk çıktığında okumuş, ancak etkilenmemiştir. Birkaç yıl sonra tekrar okuyunca, çok etkilenir ve kendi rüyalarını yorumlamaya başlar. 1906 yılında Freud ve Jung düzenli olarak mektuplaşmaya başlarlar ve sürekli bilgi alışverişinde bulunurlar. Psikolojik analizlerinde astrolojiden de yararlanan Carl Gustav Jung, Sigmund Freud ile beraber çalıştığı toplumsal bilinçaltı kavramı ile de tanınır. Ancak bir süre sonra Freud ve Jung arasında yavaş yavaş gerginlik havası başlar ve iki psikanalistin yolları 1913’de ayrılır.

Jung, Freud’dan ayrıldıktan sonra vaktini yalnızlıkla ve kendi analizini yapmakla geçirir. Jung’un 1913-1917 yılları arasında kendi bilinçdışı psişesinde yaptığı bu zorlu seyahate, Marvin Goldwert Yaratıcı Hastalık Dönemi der. Bu dönemin adeta vahiy benzeri içe doğuşlar, spiritüel keşifler, sezgiler, ruhsal bozukluklar, halüsinasyonlarla (Jung bunlara vizyon demiş) dolu olması dikkat çekicidir.

GÖRÜŞLERİ

Carl GustavJung sadece psikoterapi bilim dalını değil, aynı zamanda Psikoloji, Teoloji, Etnografi bilimi, Edebiyat ve güzel sanatları da etkilemiştir. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş şekilde kabul görmüştür. Örneğin; kompleks, içedönük ve dışadönük, gölge, arketip (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçdışı, anima, animus.

Gölge

Gölge bilinçdışındaki bir arketiptir. Bilinç ve benliğin karşıtı, tersidir. İstenilmeyen, kabul görmeyen tüm kişisel özelikler gölge arketipine dâhil olmaktadır. Örneğin, kişi kendini ince olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kaba ve katıdır. Acımasız birinin gölgesi çok ince ve şefkatlidir. Kendini çirkin olarak tanımlayan kişinin gölgesi güzel olmaktadır. (Buna karşın, diğerleri bunu görmezse kişinin güzel tanımlaması yalnızca kendisini kibirlendirir.)

Gölge ne mutlak iyi ne de mutlak kötüdür. Jung, gölge dokunun varlığını bilinçdışıından bilince kavuşturmanın önemini vurgulamaktadır. Bu yapılmadıkça, kişi kendi gölge kompleksini projekte ederek iletişim bozukluğuna ve ruhta derin yaralara yol açar.

İçe dönüklük ve dışa dönüklük

Jung, içedönüklük ve dışadönüklük kavramlarını psikolojik bağlamda ilk tanımlayanlardan biridir. Psychological Types kitabında, her insanın bu iki sınıflandırmadan birine dahil olduğu teorisinden bahseder. Bu iki psikolojik türü, antik arketipler olan Apollo ve Dionysus’a benzetir.

İçedönüklük, “kavramak”, “anlamak” üzerine ışıldayan Apollo’ya benzer. İçedönüklük yansıyanın, rüyanın ve görüşün içsel dünyasına odaklanır. Düşünceli ve anlayışlı olan İçedönüklük, bazen diğerlerinin etkinliklerine katılma konusunda ilgisiz olabilir.

Dionysus ile bağdaştırılan Dışadönüklük, aktivitelere katılmaya meraklıdır. Faaliyetlerin, nesnelerin ve duygusal algı’nın dışsal dünyasıyla ilgilenir. Enerjik ve yaşam dolu olan Dışadönüklük, Dionysusça uğraşılar peşinde benlik duygusunu kaybedebilir.

Jung’un İçedönüklük ve Dışadönüklük kavramları, modern görüşten oldukça farklıdır. Modern teoriler, bu kişisel özellikleri tanımlamada davranışçı araçlar kullanırken (sosyallik, konuşkanlık, kendine güven vb.), Jung bunları birer bakış açısı olarak ifade etmiştir. Dışadönük dünyayı nesnel olarak yorumlarken İçedönüklük öznel olarak yorumlar.

Anima ve Animus

Erkeğin bilinçaltında, iç benlikte kadınsı olarak ifade bulan arketipanima, aynı şekilde kadının bilinçaltında erkeksi olarak ifade bulan arketipanimus’tur. Erkeğin duyarlılığı sık sık baskılandığından, anima en önemli otonom komplekslerden biridir. Kendini rüyalarda gösterdiği söylenir. Ayrıca anima, erkeğin kadınla olan etkileşimlerini ve davranışlarını etkiler ki aynısı animus ve kadın için de geçerlidir. Jung’a göre, “Bireyin gelişiminde gölgeyle yüzleşmek, çıraklık eseridir. Anima ile olan ise başyapıttır.

Kolektif Bilinçaltı

Kolektif bilinçaltı, tüm insanlık tarafından ortak paylaşılan ve bize miras kalan beynin yapısında meydana gelen bilinçaltı biçimi olarak Carl Jung tarafından ortaya konmuştur. Bu sebeple, kişinin kendi deneyimleriyle ortaya çıkan kişisel bilinç dışından ayrılır. Jung’a göre kolektif bilinçaltı, arketipleri ve evrensel en eski düşünceleri ve imajları içerir.

Bireyselleşme

Jung, zıtları birleştirme süreci olan bireyselleşmeyi, kişinin tam olabilmesi için gerekli gördü.

Bireyselleşme, kişisel ve Kolektif bilinç dışı’nın, tam kişiliği oluşturmak, özümsemek için bilinci meydana getirdiği (rüyalar, aktif imgelem, serbest çağrışım vasıtasıyla) dönüşüm sürecidir. Bu, ruhun bütünleşmesi adına meydana gelen doğal bir süreçtir.

Bedensel ve zihinsel sağlığın elde edilmesinin yanında, bireyselleşmeye doğru ilerleyen insanlar uyumlu, olgun ve sorumluluk sahibi olma eğilimindedirler. Özgürlük ve adalet gibi insani değerleri somutlaştırır ve insan doğasının ve evrenin işleyişi hakkında iyi bir kavramaya sahip olurlar.

Persona

Jung’un psikolojik teorisinde, persona, sosyalleşme, kültürleşme ve deneyim sayesinde bilinçli olarak oluşturulmuş kişiliktir.[8] Jung “persona” terimini kullanmıştır çünkü bu kelime, oynanan bireysel rolleri ifade ederek, Latince’de hem “kişilik” hem de Romalı oyuncular tarafından giyilen maske anlamını taşır.

Persona, benlik rolü yapan bir maskedir. Hatta bu, iyi oynanmış bir rolden daha fazlası olmasa bile kişi ve diğerleri o kişiliğe inanır. Jung, Persona-maskesi’ni bireysel bilinç ve sosyal topluluk arasında aracılık eden karmaşık bir sistem olarak tanımlar: bu, “kişi ile topluluk arasında kişinin nasıl görüneceğine dair bir uzlaşmadır”. O kadar açıktır ki esasında kişilik maskesi, tiyatro’da bilindiği üzere, iki özellik taşır: diğerlerine belli bir izlenim bırakmak ve kişinin gerçek doğasını(bir kısmını) gizlemektir. Jung, kişinin benliğini, persona’nın aldatıcı örtüsünden ve bilinçdışı dürtülerden özgürleştirerek ve kişiye “kendi benliğini” kazandırarak, kişiye bireyselleşme sürecinde yardımcı olmayı hedefler.

Simya

Jung’un 1940’lardan sonraki yazıları ve çalışmaları simya üzerine odaklanmıştır. 1944 yılında Jung, simya’daki sembolleri incelediği ve psikanalitik süreçlerle olan direkt ilişkisini ortaya koyduğu Psikoloji ve Simya kitabını yayınlamıştır. Simya’daki işleyişin saf olmayan ruhun (kurşun), kusursuz ruha (altın) dönüşümü olduğunu ve bunun bireyselleşme sürecinin bir metaforu olduğunu savunur.

1963 yılında MysteriumConiunctionis kitabı İngilizce ilk olarak TheCollected Works of C.G.Jung kitabının parçası olarak ortaya çıktı. Mysterium Coniunctionis, Jung’un son kitabıydı ve “Mysterium Coniunctionis” arketipi üzerine odaklandı.

Ruh

Jung’un kendi ve hastaları üzerinde yaptığı çalışmalar onu, hayatın maddi amaçlarının ötesinde ruhsal bir amacı olduğuna ikna etmişti. Ana gayemizin, doğuştan gelen potansiyelimizi keşfedip uygulamaya geçmek olduğuna inandı. Birçok din ve gelenek üzerine yaptığı çalışmalara dayanarak, bireyselleşme olarak bahsettiği dönüşüm yolculuğunun bütün dinlerin mistik kalbi olduğuna inandı. Kendini ve aynı zamanda ilahi olanı tanıdığın bir yolculuk.

Freud’un nesnelci dünya görüşünün aksine, özellikle bireysel insan yaşamını evrenle bir bütün olarak bir tuttuğundan Jung’un panteizm’i, onu, ruhsal deneyimin tam oluşumuz için gerekli olduğuna inanmaya yönlendirmiş olabilir. Jung’un din üzerine fikirleri, Freud’un dindeki şüpheciliğine eşit güçte karşılık vermiştir. Bireyselleşme’ye giden bir yol olarak din üzerine fikirleri, ayrıca eleştirilmelerine rağmen oldukça popüler olmuştur ve hala din psikolojisi üzerine modern ders kitaplarında yer bulmaktadır.

Etkisi

Popüler psikometre aracı Myres-Briggs Kişilik Göstergesi(MBTI) ve sosyonik kavramları, Jung’un psikolojik türler teorisinden geliştirilmiştir. Jung, insan ruhunu “doğuştan dindar” olarak gördü ve bu dindarlığı araştırmalarının odak noktası yaptı. Rüya analizi ve sembolizma üzerine katkılarıyla en çok bilinen çağdaş yazarlardan biridir.

Eserleri-Kitapları

Psikoloji ve Din
Anılar, Düşler, Düşünceler
Dört Arketipler
İnsan Ruhuna Yöneliş
İnsan ve Sembolleri
Kırmızı Kitap
Keşfedilmemiş Benlik

İnternet kaynaklarından derlenmiştir.