Yaşamımızdaki Olaylar ve Yanlış Anlamalar- Rahmi ÇEVİK
Bugün sizlerle, yaşamımızdaki olaylar, insan ilişkileri ve yanlış anlamalar ile ilgili konularda bilgi paylaşımında bulunmak istiyorum.
Gurdjieff[1], öğrencileri tarafından derlenerek bizlere ulaştırılan 4. Yol öğretisinde, “Olaylar dünyayı yönetir, yeryüzü belirli periyotlarda tekrarlanan bir olaylar dizisidir” der.
Hepimizin bildiği gibi, bu dünya yaşamımızda başımıza gelen olayları ve olayların oluş zamanlarını değiştiremeyiz. Yaşadığımız olaylar bizde negatif duyguları çağrıştırsa da, bizi en güzel duygularla sarsa, hatta bizi hayretler içine düşürse de, hayatımızda benzeri bir olayın tekrarını veya o olayın benzerlerinin bir kez daha olmasını engelleyemez. Çünkü bu döngüler ilahi sistemin kanunları altında vuku bulur (gerçekleşir). Bir başka deyişle, her şey varit olur.Doğumumuzdan, ölümümüze kadar geçen dünya yaşamımızda sürekli bir şeyler olur.Bu, yaşamdaki sıradan, normal halimizdir ve biz “yaptığımızı sanırız” oysa olması gereken olmaktadır.
İnsan olarak kendimizle ilgili kocaman bir imajinasyonun içinde yaşıyoruz. Davranışlarımız ne denli şaşırtıcı veya değişken olursa olsun, kendimizi her zaman ne yaptığını bilen, şuurlu varlıklar olarak görürüz. Hiçbirimiz kendi içimizdeki “ben”lerin mücadelesini ve tutarsızlığımızı görmek istemeyiz. Çünkü, biz her zaman haklıyızdır. Gudjieff, öğretisinde bunu anlatırken, insanın kendisini göremeyecek kadar kör ve zayıf olduğunu söyler. Hatta bu yorumu bir adım daha genişleterek, modern insanın mekanik yaşadığını ve uykuda olduğunu ifade ederek, bir istisna hariç, uykuda doğduğunu ve uykuda mekanik olarak öldüğünü söyler.
Olaylar bizim kontrolümüzün dışında ve bize dışarıdan geldiğine göre biz olayların etkisini nasıl değiştirebiliriz, işte hepimizi yakından ilgilendiren bir husustur bu. Birçok öğretinin başlıca konularından da biridir.
Milattan önce 5. yy. da Yunanistan’ın Parnassos bölgesindeki tapınağın girişinde, “Nosce Te Ipsum” – Kendini Bil – ile işaret edilen husus,Tasavvufta teslimiyet ve sabırdır, 4. Yol öğretisinde ise Olayları değil, olayları ele alış tarzının değiştirilmesi olarak ifade edilir.
Resim 2-Delphi Apollon tapınağı – Parnassos / Yunanistan (MÖ 5. yy)
Her olay bizi ipnotize eder ve bizden kuvvet çeker, ancak olayları değil, olayları ele alış tarzımızı değiştirebilirsek,bir başka söyleyişle kendimizive bize gelen izlenimleri onlara tepki vermeden önce gözlemleyebilirsek, olayları karşılayış biçimlerini ve bizdeki etkilerini değiştirebilme imkanına sahip olabiliriz, bu bir şuurlu davranış şeklidir, ve 4. Yol öğretisinde, 4 nolu insan modelini işaret eder.
Gurdjieff sisteminde insanın “kendini geliştiren bir organizma” oluşu, onun içsel gelişme ve değişme yeteneğine sahip oluşu esastır. Yani, insan tamamlanamamış ve mükemmel olmamış bir varlıktır, ama onun içinde var olan bir şey onun tamamlanmasını ve mükemmel olmasını sağlayabilir.
Olaylara mekanik tepki verdiğimizi fark etmeye başlamış olduğumuzu varsayalım; bu değişim, bizim olaylara daha az mekanik ve dolayısıyla daha şuurlu tepki verebileceğimizi de fark etmeye başlamamız demektir. Kendini beğenmiş ve sadece kendiyle meşgul bir kişi için bu hiç de kolay değildir.
Olayları değil, ancak olayları ele alış tarzımızı değiştirebileceğimizi net bir biçimde anlamaya başladığımızda değişim de başlayacaktır. Ancak kendimizi gözlemlemeyi uygulamamış isek, gelen izlenimleri onlara tepki vermeden önce gözlemleyebilmek ve genelde nasıl tepki verdiğimizi görebilmek için zihinlerimizde küçük bir ölçüde yeni bir yer açmamış isek bu imkansız olacaktır. Bunun sonucunda da, düzenli ve farklı periyotlarda bir tekrarlama halinde karşılaştığımız olaylar dizisi olan hayat tarafından yönetilen makineler olarak kalırız.
Eğer bizler, hayat olaylarının etkisinde olan bireyler olmaya devam edersek, mekanik insanlar olarak yaşamaya devam ederiz. Bunun başka bir şekilde ifadesi, işler iyi giderse, kendimizi harika hisseder, işler kötü giderse, içimiz kararır, bunalıma girer ya da negatif duygular içinde yaşar, olayla olay oluruz(olayla özdeşleşiriz).Bunun sonucunda da, karşımızdakini yargılamaya kalkar adeta kendi iç dünyamızın kahramanı oluruz. Bu bizlerin hayatlarımızda en çok yaptığımız davranış biçimlerinden ve zayıflıklarımız dan biridir. Egomuz yükselir ve adeta bir orkestra şefi misali yönetmeye çalışırız insanları oysa bu tutum ve davranışımız sonrasında da hayatımızda hiçbir şeyi dönüştüremeyiz.
Evrende, her birinin içinde yüz binlerce yıldız bulunan sonsuz sayıda Galaksilerden biri olan Samanyolu galaksisi içinde, uzaktan bakıldığında adeta bir nokta gibi görünen Dünya içinde, yaklaşık dört milyar yıldır süren bir döngünün içinde, ortalama seksen yıllık bir insan ömrü için, Gurdjieff, “İnsan zaman zaman uyuduğunu fark etse de uykudadır” der, içinde bulunduğumuz durum da aynen böyle değil midir? Bu durumdan kurtulabilmenin tek yolu, bizi neyin uyuttuğunu fark edebilmemizdir.
Resim 3 -İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi
Gözlemleme aracılığıyla, hayatın olaylarının, özellikle bazılarının bizi nasıl uykuda tuttuğunu görebiliriz. İmajinasyonun, içsel konuşmaların, negatif düşünceler içinde olmanın ve özellikle kendimizi haklı çıkarmak gibi şeylerin farkına varamadığımız taktirde mekanik insan olmaktan öteye gidemeyiz.
Şimdi, mekanik insan ile şuurlu insan arasındaki fark nedir derseniz, mekanik bir insan kendinin hapishanesindedir ve adeta edinmiş olduğu mekanik tutumları tarafından hapsedilmiştir, bu onun, her şeyi sadece tek bir bakış açısından görebildiği anlamına gelir ki bu durum onun suçladığı, yargıladığı ve bağışlayamadığı insanlarla tıpatıp aynı olduğunu kavrayamaz çünkü kendisinin de aynı şey olduğunun şuurunda değildir. Bunu gözlemlememiştir. Hayatta meydana gelen olayların izlenimleri, diğer pek çok şeyin yanı sıra kişinin tutumlarına düşer. Gudjieff’in öğrencilerinden Ouspensky[2] şöyle söylemişti: “Kendinizi değiştirmek için, önce tutumlarınızı değiştirmelisiniz.”
Tutumunu değiştirebilmeyi niyet eden kişi artık kendisine farklı bir açıdan bakabilecek ve bu şekilde yapılan eylem onun için kalıcı olacaktır. Çünkü şuurlu olarak yapılan her şey kalıcıdır, mekanik olarak yaptıklarımız sıradan olaylardır ve bizim için kayıptır.
Bu bilgilerin ışığında artık biliyoruz ki, bu dünya yaşamında şuurlu olabilmek varlığımızın değişimini başlatır, varlığımızın değişimi bizim değişimimizdir, bu da dünya hayatımızda kendimizin farkında olmak, kim olduğumuzun ve nerede olduğumuzun idrakinde olmak demektir.
Yazan: Rahmi Çevik
[1]Gurdjieff : 1866 – 1949 yıllarında yaşamış ve insanın gerçeğini arayan filozof,
[2]Ouspensky :(1878 – 1947) Gurdjieff’in öğrencisi, Rus yazar, Ezoterik Filozof