Yalanlar, Tamponlar ve Savunma Mekanizmaları
Gündüz Öğüt-
Kendini tanımak ve bilmek isteyen insanın üzerinde durup ortaya çıkarması gereken en temel konulardan biri de yalanlardır. Yalan, gerçeği saklamak, yanıltıcı bilgi vermek, aldatmak, şaşırtmak, oyalamak, gelişimin seyrine engel olmaktır. İnsanın sürekli negatif bir durum içerisinde kalmasını sağlayan düşünce ve davranışlardır.
İnsanın başta kendini ve diğer insanları anlamasını, gerçek anlamda hoşgörmesini ve sevmesini engelleyen en önemli unsurdur.
Gerçeği konuşmak belki de dünyadaki en zor şeylerden biridir. Gerçeği konuşabilmek için insanın sabırlı ve uzun çalışmalarla birlikte öncelikle gerçeğin ve yalanın ne olduğunu anlaması gerekir.
Gerçeğin ve yalanın hayattaki karşılıklı ilişkilerini anlamak için insan, kendi içindeki yalanı, kendi kendine sürekli olarak hiç durmadan söylediği yalanları anlamalıdır.
Bilindiği gibi insan her an tesir alıp tesir veren titreşimsel bir bileşkedir. Bu yüzden psişik ve kozmik boyutlara devamlı olarak titreşim ve imajlar yayar. Bu titreşim ve imajlar, birçok şeylere vasıtalık ederler. Pozitif tesirler halinde yapılan yayınlar, gelişime/tekamüle büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
Yalan söyleme anında gerçeklerin saklanması, tahrif edilmesi; duygu, fikir ve imajları deforme eden negatif tesirlerin yayınlanmasına sebep olur ki, asıl ve gerçekten zararlı olan, bu faaliyettir. Bu deforme (şekli bozuk) tesirlerin gelişime, ahenge, dengeye, kozmik dönüşüme “Karşı Faaliyet” olduklarına hiç şüphe yoktur.
Yani yalan söyleyen varlığın negatif kuvvetlere/negatif enerjilere otomatik olarak hizmet ettiği, onlara yardımcı olduğu ortaya çıkar ki, her türlü fenalığın sebebini oluşturabilecek bir nitelik elde etmesi de imkan dahilindedir.
Sürekli kendimize ve çevremize karşı yalan içerisinde olmak, yani samimiyetsiz olmak zamanla bizleri öz varlığımızdan tamamen uzaklaştırıp yapay benlikler haline getirir. Yaşam bizler için son derece sığ bir hale gelir. Maddesel imkanlarımız en mükemmel seviyede bile olsa içsel anlamda huzuru ve mutluluğu bulmamız mümkün değildir.
GERÇEĞİ KONUŞMAK ÖĞRENİLMELİDİR
Bugün insanın belki de en çok öğrenmesi gereken şey gerçeği konuşmaktır. Dürüst ve samimi yaşamaktır. Basit anlamda yalanları durdurmak kolaydır. Ama esas mesele kendindeki yalanı bilmek ve ortaya çıkarmaktır.
İnsanın kendisini tanımasına en büyük engel olan yalan şekli; hiçbir şey bilmediği veya çok az şey bildiği halde o konunun uzmanı gibi davranmak ve konuşmaktır. Böyle durumlar içerisinde insan uykusunun en derin noktasındadır.
Kendini Tanıma çalışmalarında bu tip yalanların oluşturduğu oluşumlara tamponlar ve savunma mekanizmaları denmektedir.
Yaşam içerisinde varlığımız olduğunu zannettiğimiz egomuzun ve arzularımızın, beklenti ve isteklerimizin gerçekleşmesi için kendi bünyemizde bazı sistemler oluştururuz. Gururumuzun kırılmaması, kibrimizin korunması, insanların gözündeki imajımızın bozulmaması için sürekli olarak söylediğimiz yalanlar ve savunmalar zamanla bünyemizde darbeyi azaltıcı tamponlar meydana getirir. Aynen araçlarda, trenlerde olduğu gibi bizim de bünyemizde oluşturulmuş pek çok tamponlar vardır. Bu tamponlar bizlerin vicdanlı yaşamamıza engel olurlar. İçsel varlığımızı göz ardı etmemizi sağlarlar. Alışkanlıklarımızı kalıcı hale getirirler.
Olayların insan üstündeki etkilerini azaltan tamponlar belki egomuz açısından yararlı olabilir, fakat varlıksal gelişimimiz açısından baktığımızda bilgi ve ışığın içe ulaşmasına engel olurlar.
TAMPONLAR VEYA SAVUNMA MEKANİZMALARI YAVAŞ YAVAŞ OLUŞUR
Eğitim pek çok tampon oluşturur. Diğerleri tüm çevre hayatının ipnotik etkisi altında oluşurlar. Yani aslında toplum bu tamponlarla kaplı insanlardan oluşmuştur. Bu nedenle birbirimizi anlayamayız. Adeta yapay maskeler gibi yüzümüze takılıdırlar. İçte ne olduğunu, kimse fark edemez. Elbette tamponlarla yaşamak çok kolay ve ıstırapsızdır. Fakat gelişim ve kendini tanıma açısından bakıldığında insanı içsel gelişme imkanlarından uzak tutarlar.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.”
“Her koyun kendi bacağından asılır,” gibi laflar bu tampon mekanizmasının ürünü olan yanlış anlayışlardır.
Ve aslında söylediğimiz yalanların çoğu tamponlar tarafından yaratılır.
KENDİNİ SAVUNMAK
Evet bu noktada tamponları biraz daha iyi anlayabilmek için tamponların bir diğer açınımı olan Savunma Mekanizmalarını gözden geçireceğiz.
İnsanoğlunun sık rastlanan zayıflıklarından bir tanesi de savunma alışkanlığıdır. Genel olarak insanın yaptığı her şey başkalarının gözünde ne şekilde değerlendirilirse değerlendirilsin, doğrudur. Yaptığımız ya da söylediğimiz her şey için daima geçerli nedenlerimiz vardır. “Kendini Savunma” deyimiyle kastedilen bu mekanizmadır. Ve kişisel tatmin duygusunu besleyen en önemli mekanizmadır.
Evet, insan kendini daima haklı görür ve bunu savunur. Fakat karşısındaki insanlar onun haklı olduğunu kabul etmezler. Bu doğaldır, çünkü onlar da savunma mekanizmalarını kullanmaktadırlar. Genelde insan daima başkalarının hatalarını görür ama kendi söz ve davranışlarının hatalı olabileceğini düşünmeden kendini savunur.
Savunma mekanizmaları, her zaman haklı olma duygumuzu ve kendimize karşı olan saygımızı korumak için sürekli bir şekilde çalışır durur.
Ve bu mekanizma tamamen şuursuz bir şekilde işler. Sorulduğunda hiçbirimiz kendimizi nasıl, ne zaman ve ne şekilde savunduğumuzun farkında bile olmayız. Çünkü bu yaşamımızın her anına dağılmış bir davranış modeli olmuştur. Yani bir anlamda otomatik bir hale gelmiştir. Olaylara gösterilen mekanik ve otomatik tepkilerin bir parçasıdır.
Kendini tanıma çalışmalarında söz edilen uyku halinin bir açıklaması da otomatik olarak çalışan savunma mekanizmalarıdır.
İnsan kendisinin, yaptığı her şeyin farkında olan ve üstlendiği her şeyde istemli olarak hareket eden şuurlu bir varlık olduğunu zanneder. Oysa ki kendi içinde uyumaktadır. Yaptığı tek şey sadece karşılaştığı durumlar ve olaylar karşısında kör bir şekilde otomatik tepki mekanizmaları sergilemesidir.
KENDİMİZİ GÖZLEYEREK SAVUNMA MEKANİZMALARIMIZIN
NASIL İŞLEDİĞİNİ FARK EDEBİLİRİZ
Kendini savunma, insanın gerçek olmayan bölümüne, yani oluşturmuş olduğu yapay kişiliğe aittir. Çok küçük yaşlardan itibaren istisnasız her çocuk kendini savunmasını öğrenir. Bunu öğrenmek zor değildir, çünkü çocuğun gördüğü her insan savunma mekanizmalarını kullanarak büyük bir örnek oluşturmaktadır.
Kendimizi gözlemlediğimizde savunma mekanizmalarının bünyemizde ne kadar sağlam bir şekilde yer edindiğini, ne kadar otomatik olduğunu ve bu mekanizmanın köklerinin kazınmasının zorluğunu görebiliriz.
Şöyle bir düşünecek olursak, hoşumuza gitmeyen bir durumla karşılaştığımızda şu sözler ağzımızdan çıkar:
“Bu benim hatam değil.”
“Elimde değildi.”
“Yanlışlıkla oldu”
“Böyle olacağını bilmiyordum”
“Bu benim sorunum değil” vs. vs. sözler.
İnsan bir konuda hatalı olduğunu bilse bile, yukarıdakilere benzer sözler söyleyerek gerçeği üstlenmekten çoğunlukla kaçınır. Genelde gösterilen tepki suçu ya başkasının üstüne atmak ya da kontrol edilemeyen şartlara bağlamaktır.
Bu mekanizma en yüzeysel ve basit olaylardan yaşamın en önemli ilişki ve olaylarına kadar etkisini gösterir.
KENDİMİZİ SAVUNMAYA DEVAM ETTİĞİMİZ SÜRECE
İÇSEL YAPIMIZDA BİR İLERLEME SAĞLAYAMAYIZ
Bu yüzden kendini tanıma çalışmalarında bu konu çok önemli bir meseledir.
Kendimizi gözleyerek bu mekanizma fark edilebilir. Ayrıca kendimizi savunmaktan vazgeçebilmek için bunun ne denli kapsamlı ve aldatıcı olduğunu da tamamen fark etmeliyiz.
Ancak kendimizi savunmayı bir kenara bırakabilirsek kendimizi olduğumuz gibi ve yapmacıksız olarak görmeye başlaşabiliriz. Ki gerçek Samimiyet de budur.
Savunma mekanizmalarının gerçek doğamıza ve gelişimimize ne kadar zarar verdiğini anladığımızda yapılacak en sağlıklı şey yapılan hataların kabul edilmesidir. Bu cesaret gerektiren bir şeydir. Hatalı olduğumuzu başkalarına itiraf edebiliriz. Ama bunu kendimize itiraf etmek, kendi içimize sindirmek işin en zor kısmıdır.
Eğer yaptığımız şeyin gerçekten yanlış olduğunu dürüstçe kabullenebilirsek kendini bilme yolunda büyük bir adım atmış oluruz.
Yararlanılan Kaynaklar:
Yaşamın Amacı, Kendini Bilmek,
Ergün ARIKDAL, Ruh ve Madde Yayınları
Kendini Bilmenin Temelleri,
Harry Benjamin, Ruh ve Madde Yayınları