Özgürlük: Gurur ve Kendini Beğenme

Özgürlük: Gurur ve Kendini Beğenme

G.I. Gurdjieff-

Özgürlük, özgürlüğe yol açar. Bunlar, gerçeğin ilk kelimeleridir. Gerçeğin ne olduğunu bilmiyorsunuz çünkü özgürlüğün ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bugün bildiğiniz bütün gerçek, tırnak işareti içindeki “gerçek”tir. Bir başka gerçek vardır fakat o teorik değildir; kelimelerle ifade edilemez. Ancak, içlerinde bunu gerçekleştirmiş olanlar bu gerçeği anlayabilirler. Şimdi, size söylediğim bu sözlerin ayrıntılı bir açıklamasını sunacağım:

Sözettiğim özgürlük; bütün okulların, bütün dinlerin, bütün zamanların hedefidir ve aslında çok büyük bir şeydir. Herkes bu özgürlüğü arzu eder ve hep onun için çabalar fakat ‘alt özgürlük’ diye adlandıracağım birinci özgürlüğe ulaşmadan, asla elde edemez. ‘Üst özgürlük, bizim dışımızda olan bütün etkilerden kendimizi kurtarmamızdır. Başlangıç için -başlayanlar olan sizler için- dış etkilere bağımlılığınıza bağlı olmadığınızdan, ‘alt özgürlük’ sahiden büyük bir şeydir.

İç etkilerin kölesi olmaya devam ettikçe, dış tesirlerin etkisi altına giremeyeceğinizi anlamalısınız. Ancak iç etkilerden serbestleşen bir insan dış etkilerin oyuncağı olabilir.

Sizde iç kölelik yaratan etkiler birçok bağımsız kaynaktan gelir. Yani insanı içten köle yapan büyük miktarda bağımsız faktör vardır. Bu etkiler kişiden kişiye değişir. Bir olayda etkilerden biri en güçlüyken, bir başkasında diğeri en güçlüdür. Fakat istisnasız herkeste o kadar çok kölelik faktörü vardır ki, her biri ile ayrı ayrı mücadele edip, her birinden teker teker kendinizi kurtarmaya ömrünüz yetmez.

Öyleyse köleliği meydana getiren bu etkilerin kaynaklandığı içimizdeki düşmanların olabildiğince çoğunu aynı anda yok etmemizi sağlayacak bir çalışma yolu veya yöntemi bulmalıyız.

İçimizdeki birçok düşman arasında en başta gelenler; kibir ve kendini beğenmedir. Bir doktrinde, bunlara şeytanın büyükelçileri bile denmektedir. Bu arada, her nedense onlar ‘bayan kibir’ ve ‘bay kendini beğenmişlik’ diye de ifade edilmektedirler. Şimdilik, iç düşmanlara örnek olarak sadece bu ikisini saydım çünkü şu anda hepsine birden değinmek çok ileri gitmek olur.

İçinizde birçok da köle vardır. Bu kölelerin her biri hür olmak ister fakat her kölenin doğrudan ve dümdüz çalışması zordur. Kölelerimiz için özellikle bu düşmanlarla uğraşmak zordur çünkü kölelerimizin hiçbirinin yeterince zamanı yoktur. Bir an bir köle mevcuttur; bir başka an diğeri ve bu düşmanlarla başetmek için de çok fazla zaman gerekir. Sonuçta bu düşmanların birçoğundan aynı anda kurtulmak için bu iş dolaylı yoldan yapılmalıdır.

Bunun için, bu düşmanların nasıl çalıştığını ve güçlerini nereden aldıklarını anlamalıyız. Şeytanın temsilcilerinin her zaman eşiğimizde durduklarını ve iyi veya kötü dış etkilerin hiçbirinin girişine izin vermediklerini bilmeliyiz. Aslında bu temsilcilerin hem iyi hem de kötü yönleri vardır. Herhangi birisi dış etkilerin girişini sınırlandırmak istiyorsa, bu bekçilerin var olması onun için iyidir. Fakat herhangi bir nedenle insan her türlü etkinin kendisine girmesini arzu ederse, kendini bu iki bekçiden kurtarmalıdır. Ve gerçek amacı özgürlük olanlar için, bekçiler ancak sakıncalı olabilir. Amacıbuolanlar, güçleri dahilindeki her aracı kullanarak, her şeyden önce bu iki düşmandan yani kibir ve kendini beğenmişlikten kendilerini kurtarmaya çalışmalıdırlar.

Bunuyapmakiçin yığınla yöntem ve birçok farklı araç vardır. Fakat ben, şahsen incelik ayırımını gözetmeksizin, kendi kendinize muhakeme ederek bunları defetmenizi tavsiye ediyorum.

Bu, aktif düşünme ile mümkündür. Bu yolla başaramaz ve bu yolu imkansız bulursanız, başka bir yolun bulunması gerektiği hususunda sizi uyarıyorum çünkü bu düşmanların bazılarının kökü kazınmadan ileriye gitme ümidi yoktur.

Örneğin, kendini beğenme ve sahte gurur, zamanımızın ve ömrümüzün yarısını kapsamaktadır. Dışımızdaki herhangi bir şey veya kimse gururumuzu incitecek olursa, sadece o zaman için değil, daha uzun bir süre için yara almış oluruz. Ve o yaralı duygu ataleti ile harekete geçerek kapıyı kapatır ve bütün hayatı dışlarız.

Deneyimlerden geçmeden değişik türde başarılara ulaşamayacağınıza göre, deneyimleriniz olmalıdır -belki de muhtemelen hayal edebileceğinizden daha da fazla, hem hoş hem nahoş deneyimler- fakat bunların sizi köle yapmalarına izin vermemeniz gerekmektedir. Aksine, onları, içinde hür olabileceğiniz bir yer hazırlamak için kullanmanız doğru olacaktır. Makinemizin, farklı deneyimlerin aynı anda ve bir arada var olabileceği çeşitli yerleri yoktur. Bizde deneyimlerin olabileceği bir yer vardır ve o yer, nahoş türden deneyimler tarafından işgal edilmişse, hoşa gidebilecek türden deneyimlerce işgal edilmesi söz konusu değildir.

Kendibenliğimize sahip değiliz, gerçek benlik gururumuz da yok. Benlik gururu büyük bir şeydir. Her zaman anlaşıldığı haliyle gururu ne kadar suçlamamız gerekiyorsa, içimizde ne yazık ki varolmayan ‘gerçek gurur’a da o kadar ihtiyacımız vardır.

‘Benlik gururu’, kendibenliğine sahip olmanın bir işaretidir. Bir insanın ‘benlik gururu’ varsa, o insan var demektir. Fakat başlangıçta dediğim gibi, ‘benlik gururu’ aynı zamanda ‘şeytan’ın temsilcisidir. ‘Benlik gururu’ baş düşman, bütün amaç ve başarılarımızın baş tehlikesidir. Gurur, cehennemin temsilcisinin baş aletidir. Gurur aynı zamanda ruhun da bir sıfatıdır. Gurur yoluyla ruhu sezmek mümkündür. ‘Benlik gururu’ böyle birinin ‘cennet’in bir parçası olduğunun göstergesi ve ispatıdır. ‘Benliğin gururu’ “ben”dir. “Ben” Tanrı’dır. Sonuçta gurura sahip olmaya muhtacız. Gurur cehennemdir. Gurur cennettir. Dıştan aynı cevherden yapılmış aynı adı taşıyan bu ikisi aslında tamamıyla farklı ve zıttırlar. Sadece yüzeysel gözlemle hiç kimse -ömrü boyunca sürdürse de- birini diğerinden ayırt etmeyi başaramayacaktır.

Bir deyiş vardır: “Gururu olanlar zaten yarı hürdürler.” Burada oturmakta olanları ele alırsak, her biri kendisine yetip de artacak kadar çok gurura sahiptir. Tezat budur. Boğazımıza kadar gururla doluyuz ve yine de kendimiz için bir damla özgürlüğümüz bile yok. Hedef, gurur sahibi olmak olmalıdır. Gurur sahibi olmaya erişirsek, içimize yerleştirilmiş bulunan düşmanların birçoğundan serbest kalırız. Esasolanlarındanyani ‘bayankibirve ‘bay kendinibeğenmeden’ bile kendimizikurtarabiliriz.

Özgürlük arzusu içindeyseniz -alt özgürlük de olsa- büyük bir ücret ödemeye hazır olmalısınız.

Bazen insanlar kendilerine verdiğim görevleri yapamadıklarından yakınıyorlar. Ne bekliyorlar? Bunları yapabilme imkanını bile görseniz yeter. Gerisi, kendi hür olma arzunuzun gücüne bağlıdır. Şu an yapamıyorsunuz çünkü hür değilsiniz.

Özgürlükle başlayamayacağınızı anlamalısınız; özgürlük hedeftir, gayedir. İnsanlar, Tanrı’nın insanı hür yarattığını söylüyorlar. Bu büyük bir yanlış anlamadır. Özgürlük hiç kimseye verilemez; her şeyi seven ‘Yaradanımızın’ kendisi tarafından bile. Tanrı insana verebileceği en yüce şeyi vermiştir; hür olma imkanı. İnsan adına layık her insanda özgürlük arzusu mevcuttur. Fakat insanlar yanılmakta ve iç özgürlükleri olmadan dış özgürlüğe sahip olabileceklerini sanmaktadırlar. Bütün kötülüklerimiz bu yanlışlıktan ileri gelmektedir. Her şeyden önce kendi iç düşmanlarımızdan hür olmayı arzu etmedikçe, ancak daha kötüye gideriz.

O yüzden herkes kendini incelemeli ve içinde işleyen kibir ve kendini beğenmişlik güçlerinden kurtulmaya yönelik samimi arzuyu kendi içinde bulmaya çalışmalıdır. O iç kölelik, insan için en kötü düşkünlüktür. İnsanın kendisine içinde var olmak içinizin verdiği cehennem budur. Bu yozlaşmadan kurtulmayı samimi olarak istemek, gerçek gururun başıdır.