Ötealemde Acı Çeken İyi Bir Varlık

Ötealemde Acı Çeken İyi Bir Varlık

Albert Pauchard

Albert Pauchard (1878-1934) tüm hayatı boyunca ruhsal konularla ilgilenmiş ve bir dönem Cenevre Ruhsal Araştırmalar Derneği’nin başkanlığını yapmıştır. Ölümünden kısa bir süre sonra 1935 yılında bir medyom vasıtasıyla kız kardeşi AntoinettePauchard ile temasa geçmiş ve ötealemde yaşadıkları hakkında tebliğler vermeye başlamıştır.

Bu tebliğler üç kitap halinde yayınlanmış olup, ülkemizde de Ruh ve Madde Yayınları tarafından “Ruhsal Alemin Sonsuz İmkanları” ve “Sevinç ve Güzellik Alemleri – Kader Bilmecesi” isimleriyle yayınlanmıştır. Aşağıda okuyacağınız tebliğ, “Ruhsal Alemin Sonsuz İmkanları” adlı kitaptan alınmıştır.

Sizi ilgilendireceğini sandığım bir olay anlatacağım. Bu, eskiden tanıdığım iyi bir kadının hikayesi:

Her zaman “insanlığa yardım” etmekle meşguldü.
Nasıl!
Onunla burada karşılaştığımda mutsuz görünüyordu. Ona acımıştım. Sorularıma karşılık olarak, bana Cennet Kapısından bahsetmeye başladı. Kapının çok dar olduğunu söyledi. İnliyor gibiydi.
“O halde durumunuz cennetlik değildir,” dedim.
Bana, ölümünden hemen sonra cennete gireceğini umduğunu söyledi.
“Peki, oraya girmenizi engelleyen nedir?” diye sordum. Zira o, cennet denilince; sınırlanmış, belli bir yeri anlıyordu.
“Kapı çok dar! Gelin benimle bunu siz de göreceksiniz,” dedi.
Bunun üzerine birlikte gittik. Bir zaman sonra, muhteşem bir tapınağa giden geniş mermerden yapılmış bir merdivene ulaştık. Merdiveni çıktı. Ben de peşinden çıktım.
“Bu tapınakta ne işiniz var?” dedim.
Zira ona kiliseye gitmek için değil, cennetini görmek için eşlik etmiştim. Bana şaşkın şaşkın baktı:
“Nasıl! Buranın cennetin girişi olduğunu bilmiyor musunuz?” dedi.
Onu hayal kırıklığına uğratmamak için bir şey söylemedim. Biraz sonra giriş kapısının altındaydık. Geçit, anlattığı kadar dar değildi. Birlikte girdik. Henüz meşhur kapıya varmadığımızı anladım. Bu kapı yapının öbür ucunda idi. Kapının üzerinde, altın yaldızlı harflerle ve Fransızca olarak şöyle yazılıydı: GÖKLERİN MELEKÛTUNA GİRİŞ (?)…
Bu iyi kadın, her bir eline çok büyük -çok büyük diyorum- birer valiz aldı. Ve elindekileri bir an bile bırakmadan, inatla kapıdan içeri girmeye çalıştı. Tabiî ki girmesi imkansızdı.
“Cennette bunlara ihtiyacın olacak mı?” diye sordum. Yarı şaşırmış, yarı gücenmiş bana dönerek:
“Ama bayım, bunlar yaptığım iyi şeyler,” dedi.
İtiraf etmeliyim ki, bu zihin saflığı karşısında şaşırdım kaldım. Ne yapmalıydım?
Onu, kocaman valizlerinden birinin üstünde cesareti kırılmış bir durumda oturmuş olarak bırakıp gittim.
Gördüğüm gibi, yapılan iyilikler bile cennete girmek için korkunç birer engel olabiliyorlar.
Görüyorum ki, bu hikaye ruhunuzu karartmadı. Haklısınız. Burada nükte var. Sonsuz imkanlar alemidir burası. Söz konusu tapınağın, bu iyi kişinin ve aynı anlayıştaki diğerlerinin tahayyülüyle oluşmuş bir şekil olduğunu söylemek gereksiz.
Dar kapı; tanımadığı rehber varlığının ona bu şekilde verdiği sembolik bir dersti.
Anlamak kolaydı.
İnanılmaz ama gerçek; buradaki hayat, zengin ve ilginçtir…