Saklı Düzen

Saklı Düzen

David Bohm-

Mercek ile hologram arasındaki farklılığın, fizik kanunlarına uygun yeni bir düzenin anlaşılmasında önemli bir rol oynayabileceğini anlatmak istiyorum. Nasıl Galileo yapışkan ile boşluk arasındaki farkı keşfederek fizik kanunlarının öncelikle nesnenin boşluktaki hareketini incelemesi gerektiği sonucuna varmışsa, biz de mercek ile hologram arasındaki farkı gözeterek fizik kanunlarının öncelikle hologramın gösterdiğine benzer bölünmemiş bir bütünlük düzenine atıfta bulunmak zorunda olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür bir içerik merceğin belirttiği türden birbirinden bağımsız bölümler olarak incelenmelidir.

Ancak Aristo’nun hareket ile ilgili fikirleri terk edildiğinde, Galileo ve onu izleyen bilim adamları yeni bir hareket düzeninin yeterli ayrıntıları kapsayan biçimde nasıl tanımlanacağı sorusuyla karşı karşıya kaldılar. Bu durumda Kartezyen koordinatları, ayrımsal denklemler biçiminde matematiksel ifadelere dönüştürüldü. Ancak bu tür bir ifade elbette ki sadece, farklı ve birbirinden bağımsız parçaların çözümlenebileceği durumlarda uygun olabileceğinden bir süre sonra terk edilecektir. Öyleyse söz konusu duruma en uygun ifade hangisi olabilir?

Kartezyen koordinatları ve hesaplama konusunda olduğu gibi, yapılması gerekenlere ilişkin kesin kurallar açısından bakıldığında böyle bir sorunun da hemen yanıtlanabilmesi mümkün değildir. Bunun yerine durumu oldukça ayrıntılı biçimde gözlemlemek, incelemek ve bulunması gereken uygun nitelikleri önceden hissetmek gerekir. Böylece dikkatli bir tanımlama yapmak için harcanan çabaların ya da bu düzene nasıl ulaşılacağına ilişkin önceden tasarlanmış kavramların bir sonucu olarak değil de, kendiliğinden ortaya çıkan ve yayılan yeni bir düzen anlayışı gelişecektir.

Böyle bir araştırmaya, hologram levhasının içindeki, sıradan görme esnasında ortaya çıkmayan girişim deseninin, çok ince bir biçimde, aydınlanan yapının (hologram levhasının üstünde beliren görüntü) bütünündeki farklı düzen ve birimleri birbirinden ayırt edebildiğini belirterek başlayabiliriz. Aydınlanan yapı iç ve dış, kesişme ve ayrılma gibi evrensel kümeye ait ilişkiler yanında her tür geometrik biçim ve boyutu da kapsar. Tüm bunlar farklı girişim desenlerinin ortaya çıkmasını sağlar; ayrıntılı olarak tanımlanması gereken farklılık da budur.

Yukarıda sözü edilen farklılıklar yalnızca levha için geçerli değildir. Levhanın asıl işlevinin, ışığın, mekanın her yerinde var olan girişim desenine ilişkin nispeten “kalıcı bir yazılı kaydını” tutmak olduğunu düşünürsek, levha bu anlamda o kadar da önemli değildir. Ancak genel olarak bu tür bölgelerde ışığın hareketi, örtülü bir biçimde, aydınlık yapının tümüne uygun olan engin bir düzensel ve birimsel ayırım sıralamasını kapsar. Temelde bu yapı tüm evreni, geçmişi ve geleceğin izlerini taşıyacak biçimde genişler. 

Gece gökyüzüne baktığımızda ışığın gözümüzü çevreleyen o küçücük boşluktaki hareketlerinde var olan ve uçsuz bucaksız boşluğu ve zamanı kuşatan yapıları nasıl birbirinden ayırt ettiğimizi ve teleskopların bundan çok daha fazlasını, kısacası uzayın tümünü nasıl algılayabildiğini bir düşünün.

Yeni bir düzen kavramının tohumları atılıyor. Bu düzeni yalnızca nesnelerin veya olayların uygun bir biçimde sıralanması olarak görmemek gerekir. Burada sözü edilen, boşluğun ve zamanın tümünü saklı bir biçimde kapsayan tam bir düzendir.

Saklı sözcüğü “ima etme” fiiliyle ilgilidir. Nasıl ki çarpma, sayıyı birkaç kat katlama anlamındaysa, ima etmek de içe doğru katlamak anlamına gelir. Bu açıdan bakarsak, her bölgenin kendi içinde saklı olan tam bir yapı içerdiğini düşünerek bu kavramı genişletebiliriz.

Böyle bir araştırmada gizlenmiş ya da saklı olan düzene ilişkin birkaç örneği dikkate almak yararlı olacaktır. Bir radyo yayınında görsel imge radyo dalgalarının yaydığı bir zaman sıralamasına dönüştürülür. Görsel imgede birbirine yakın olan noktalar, radyonun işaret düzeninde böyle yakın olacak, diye bir şart yoktur. Diğer bir deyişle, radyo dalgası görsel imgeyi saklı bir düzen ile yansıtır. Öyleyse alıcının işlevi bu düzeni açmak yani onu yeni bir görsel imge biçiminde gözler önüne sermektir.

Saklı düzenin çok daha çarpıcı diğer bir örneği de, pekmez gibi yapışkan bir sıvıyla dolu ve sıvıyı oldukça yavaş bir biçimde ama iyice karıştırabilen mekanik bir eksenle çalışan şeffaf bir laboratuvar kabıdır. Sıvının içine çözünmeyen bir damla mürekkep damlatılıp daha sonra eksen çalıştırılırsa mürekkep damlası yavaş yavaş sıvının tümünü kaplayan bir iplik parçasına dönüşür. Bu son görüntü az veya çok rastgele ortaya çıktığından grinin bir tonunu andırır. Ancak mekanik eksen bu defa tam tersi yöne çevrildiğinde değişim de tersine işler, boya aniden belirir yani yeniden oluşur.

Boya gelişigüzel bir biçimde dağıtılmış olsa bile, başka bir şekilde dağıtılan diğer bir damladan oldukça farklı bir düzene sahiptir. Ancak bu düzen, sıvının içinde görülen gri kütlenin içine gizlenmiş durumdadır. Bütün halindeki bir resmi de bu şekilde gizlemek mümkündür. Bu durumda farklı resimlerin birbirinden ayırt edilemez gibi görünmekle beraber kendilerine özgü saklı yapıları olduğu anlaşılır; resimler açıkça gözler önüne serildiğinde yani mekanik eksen ters yönde çalıştırıldığında farklılıklar da ortaya çıkar.

Tüm bunlar temelde bir hologramla büyük benzerlikler taşımaktadır. Farklılıklar olduğuna şüphe yok. Yeterince hassas bir inceleme sonucunda mürekkep damlasına ait parçaların, karıştırma ve sıvının sürekli hareketi sırasında birbirleriyle tam bir uyum içinde oldukları gözlenebilir. Buna karşılık negatifin işleyişinde böyle bir uyuma rastlanmaz. Bundan dolayı hologramda ve enerji üzerinde yapılan deneylerde saklı yapıyı daha açık ve bir o kadar da karmaşık bir yapıya indirgemenin tam bir yolu yoktur.

Tüm bu anlatılanlar açık ve saklı düzen arasında yeni bir ayırımın gerekliliğine işaret ediyor. Genel anlamda, buraya kadar sözü edilen fizik kanunları özellikle açık düzeni vurguluyor. Gerçekten de Kartezyen koordinatların temel işlevi yalnızca açık düzene ilişkin kesin ve anlaşılır bir tanım vermekten ibarettir. Biz de tam tersine, fizik kanunları oluşturulurken, tıpkı klasik fizik biliminin gelişiminde Aristo’nun hareket kavramının oynadığı role benzer biçimde, saklı düzene öncelik verilmesi ve açık düzenin onu izlemesi gerektiğini savunuyoruz. Böylelikle Kartezyen koordinatlarına göre yapılacak bir tanımlama önemini yitirecek ve fizik kanunlarını tartışabilmek için yeni bir tanımlama biçimi geliştirme zorunluluğu doğacaktır.

Yazarın Wholeness and the Implicate Order kitabından alıntıyı çeviren: Sema Özçallı