Konsantrasyon

Konsantrasyon

Ebru Özek-

Günümüz insanlarının genellikle günlük hayatlarında karşılaştıkları en ciddi engel, dikkatlerini konsantre etmekte, düşüncelerini bir noktada tutmakta ve iradelerini kullanmakta gösterdikleri yetersizliktir.

Çalışan erkek ve kadın için konsantre olmakta kabiliyetsizlik göstermek ciddi bir tehlike yaratır. Bu kabiliyet tam manasıyla kendini gevşetme melekesine benzer ve her iki hareket hakikaten, hayatta başarı kazanmak isteyen kimse için mutlaka gerekli olan birbiriyle ilgili iki harekettir.
Hayattaki başarı konsantrasyona bağlıdır. İşlerinde başarıya ulaşmış milyonlarca kadın ve erkek “yenilmesi gerekli olan en büyük problemin iyi bir konsantrasyon yapma zorunluluğundan” ileri geldiğini söylemektedirler.

KONSANTRASYON NEDİR?

Konsantrasyon, dikkati kuvvetlendirmek, alakasızlığı yenmek, fiziki ve ruhi kuvvetlere hakim olmak için dışarıdan gelen uyaranlardan kendini izole etme sanatıdır.
Konsantrasyon dış görünüşü ile dikkat sahasının daralması gibidir. İç görünüşüyle ise, zihin kudretinin aynı noktaya çevrilmesine dayanır. Tek bir konu üzerinde yerleşerek yayılmayı azaltmaktadır.
Konsantrasyon, dağılmış kuvvetleri merkezileştirmek, enerjiyi biriktirmek, ulaşmak istediğimiz amaca varmaktır. Bize mani teşkil edebilen engelleri kat’i olarak yenmek için bütün zeka ve irademize başvurmak demektir.
Konsantrasyonda şuur tek bir imaj üzerine tutulmuştur; dikkat, sarsılmadan, kaymadan yalnız bir nokta üzerine tesbit edilmiştir.
Konsantrasyon pasif bir hal değildir. Aksine düzgün ve yaygın bir içsel faaliyet halidir. Bu anda zihni alemde, fizik alemdeki sıçrayış anında hasıl olan adali kasılmalara benzer bir hal ve gerilme vardır. Zihinsel alemde gerilim ortaya çıkar. Gerçekten ilk başlayanlarda bu gerilme hali, fizik bir gerilme ile kendini her zaman gösterir ve alıştırmaları fiziki bir yorgunluk takip eder. Bu, hem adali, hem de sinirsel bir yorgunluktur.

Konsantrasyon kabaca 2’ye ayrılabilir:
1) Genel manada olana egzoterik (dışsal-herkes için) denilir. Günlük hayatın icaplarında kullanılabilir: işinde, derslerinde daha başarılı olmak vs.
2) Özel olana ezoterik (içsel-gizli) denilir: saf düşünce, kendi kendine cevap veren iç uyanıklık halleri üzerine çalışma yapan insanlarca kullanılır.
Konsantrasyonun başlangıcında iki güçlük ortaya çıkar:
Zihni devamlı tahriklerle saptıran dış uyaranları itmek
Dışarıdan gelen izlenimlere cevap vermek meylini ortadan kaldırmak gereklidir. Fakat bu, dikkati kısmen kendi direnmesine yöneltmeyi gerekli kılar. Cevap verme meyli yenilince, direncin kendisi kesilmeğe mecbur olur. Bu durumda bir denge lüzumludur; tam bir kalp ve ruh rahatlığı olmalıdır ki dışardan gelen tesirler hiçbir netice meydana getirmesin.

ZİHİN, İMAJI BİR ANDA YAKALAMALIDIR

Konsantrasyon bizim bir fikri ayrıntılarıyla görüp gözlememizi kolaylaştırır. Zihin tek bir objeye dikkat etmekle kendini sınırlamalıdır. Konsantrasyona konu olan imaj bir anda yakalanmalıdır. Etkinlik askıya alınmayıp tek ve uzun bir mecra boyunca yönlendirilmelidir. Yaygın bir yüzeyde akan suyun hareket kuvveti pek zayıftır. Aynı suyu dar bir kanal içinde gönderirsek, ondan kuvvet elde edebiliriz. Buradan da tek bir istikametin değeri ortaya çıkar.

KONSANTRASYONUN KULLANILDIĞI ALANLAR

Bu meleke bazen çok eski olayları hatırlamak için gerekli olmaktan başka günlük çalışma hayatı boyunca kendini sık sık belirten bazı meseleleri çözmek, düzenlemek, incelemek ve tahlil etmek için de kendisine baş vurduğumuz bir melekedir.
Sadece başarıya iştirak etmekle kalmayan günün her anında duyulan mutluluğa, memnuniyete de iştirak ederek hayatımızı idare ve kontrol eden faktördür.
Hayatımızın hangi anı olursa olsun, kesinlikle çözümlememiz gereken bir mesele üzerinde kendi şuurlu düşüncemizi sevk ve idare etmek gayesiyle birkaç saniye süre ile konsantrasyon melekemize başvurabilmeliyiz. Bir meseleyi adilane bir tarzda halletmek, hükme bağlamak, ancak dikkati, mesele üzerine tam manasıyla konsantre etmek suretiyle olur.

Konsantrasyonun Amacı Nedir?
1)Konsantrasyon çalışmalarının amacı, insanın kendi zihni üzerinde hakimiyet kazanmasıdır. Bu çalışmaların ilk adımı zihnini, kendini; bedeninden, oluşturduğu şekil ve düşüncelerden ayırma çalışmalarıdır. Çünkü çoğu zaman, hayatın akışı esnasında kendimizi bedenimizle, işimizle, ailemizle, yani neye sahip bulunuyorsak onunla sınırlı hale getiririz. Oysa hayatın bize ilave ettiği nesnelerin yanında, insanın gerçek benliği apayrı bir yer tutar.
2) Konsantrasyonun bir amacı da işte bu eşkoşma dediğimiz sınırlamaları kontrol altına alabilmek ve gerçek benliği ile hayattaki hakim ve idareci konumuna yerleşmektir.

Birinci Prensip
Konsantrasyonda Dikkat Bölünmüştür
İnsan dikkatini aynı anda birçok şeye gerçekten konsantre edemez. Hatta aynı zamanda birçok şeyi bir arada düşünemez. Yolda kitap ya da gazete okuyarak yürüyen kimseyi müşahede ediniz. Okuduğu şeyi anlar ve gözleri kitaptan ayrılmadığı sürece yürüyüşü de düzgündür. Kendinden öncekiler durunca o da durur, sanki yürüme ameliyesine malik gibidir. Ama hakikatte dikkati okuma ve yürüme işlemleri arasında bölünmüştür. Aynı anda iki şey düşünülemez. Burada hızlı bir şuur ve dikkat değişmesi vardır. O kadar süratlidir ki yürümek ile düşünmek fiilleri birbirlerine engel olamazlar.

Oynak Bir Dikkat Genellikle Zihinsel
Karışıklıktan İleri Gelir
Dış dünyayı algılama ve yorumlamaya öyle çok alışırız ki, bunu yaptığımızı unuturuz. Tarafımızdan algılanılmadıkları sürece cisimlerin bizim için anlam taşımadıklarını unuturuz. Çok ender olarak zihnimize başvururuz, yani varlığımızın iç dünyasına. Dikkatimiz ebediyen dışa dönüktür, sanki hayatı deneyimlememiz kendi duyularımızdan ve kendi zihnimizden değil de dışarıdaki sihir ile ilgili gibidir.
Zihnimiz konsantrasyon haline kimi zaman kolayca ulaşabilir, kimi zaman da buna ulaşmakta güçlük çeker. Böyle zamanlarda varlığımızın problemleri zihne hakim durumdadır. Zihnimiz huzursuzdur. Bunlar çok çeşitli psikolojik problemler, kompleksler olabilir. Duygusal kontrolsüzlükten ileri gelen bu oluşumlar aynı zamanda zihnimizde büyük enerji kayıplarına neden olurlar. Bu enerji kayıplarını aşmak için ayrı bir çalışma yapmak gerekir ki, bu da tam bir nefs kontrolüdür.
Düşüncelerin içinde kaybolmak, basitçe, zihinsel gevezelik etmektir. Bu, zihne başvurmak değil, kontrolü içsel bir monoloğa bırakmaktır.
Dikkatimiz dışa dönük olduğu zaman bile neredeyse hiç dikkatimizi toplayamayız. Dikkatimiz bir o yöne, bir bu yöne çekilir durur. Bir işe başlar, başka işler yapmaya başlayınca unuturuz. Elimizdeki şeyi bir yere bırakır ve bir dakika sonra bıraktığımız yeri unuturuz. Zihnimiz kelebekler gibi oradan oraya konar durur.
Düşünce akımındaki kesiklikler, konsantrasyon zayıflığı, çağrışımların kendi başınalığı, duygusal uyarılara göre istikrarsız bir düşünme alışkanlığı, şartlı refleks haline gelen inanç ve kanaatlere bağımlılık, vs. konsantrasyona mani olan hususlardır.

İkinci Prensip
Konsantrasyon Konusu İle İlgisiz
Fikirleri Yakalamak
1) Dikkat ve şuurumuz, konsantrasyonun basit şekli olan, aynı zamanda tek bir nokta üzerinde tutulmalıdır. Güç olan şey, sadece üzerinde konsantre olmak istediğimiz düşünce ile hiçbir ilgisi olmayan şeyleri değil, bütün imajları, fikirleri ve şuurun tek bir konuda konsantre olmasına engel olan hafızaya has intibaları da kovalamaktır.
2) Konsantrasyonu bozan iç ve dış etkilerin saptanması gerekir. Gereksiz, abartılı TV yayınları, reklamlar, gerilim ve şiddet unsuru taşıyan saçma filmlerden uzak durmak lazımdır.

Üçüncü Prensip
Düşünmek Sinirsel Enerjiyi Gerektirir
Düşünmek, düzenli bir zihni faaliyette bulunmak, konsantre olmak; fiziksel ve kassal faaliyet gibi, sinirsel gücü gerektirir. Tıpkı fizik ve kas faaliyeti gibi. Bitkinlik ve yorgunluk sinirsel kudretin sarfıdır. Bu enerji sarfı zihnin ve fiziksel bir faaliyetin neticesidir. Fizik faaliyet yavaşladığı ve ağırlaştığı zaman bedende beyin aşırı faal hale gelince kendisi tarafından kullanılmış olan büyük bir enerji kütlesi açığa çıkar. Beden ile zihni faaliyetler arasında muayyen bir irtibat mevcuttur. Bu suretle ağır bir yemeğin hazmı büyük bir sinirsel enerjiyi gerektirir, öyle ki, beyin, düşünmek, tahlil etmek ve muhakemede bulunmak için yetersiz durumdadır.
Hepimiz biliriz ki ağır bir yemekten sonra zihinsel melekelerimiz daha verimsiz çalışır. Kimimiz en verimli zihinsel çalışma vaktinin kahvaltıdan önceki saatler olduğunu söyler. Mide boş iken diğer hiçbir faal fonksiyon meydana gelmez. Beyin düşünecek, tahlil edecek ve hafızada bulunanları ortaya çıkaracak büyük bir sinirsel enerjiyi kullanabilir.

Dördüncü Prensip
Gevşeme
Tam bir gevşeme büyük bir fayda sağlar. En iyi konsantrasyon metodu, gevşek ve sükûnet halinde oturmaktır. Çünkü bu hal, beyne kolay ve etkili bir tarzda düşünme gücü verir. Bu konularla hiç ilgisi olmayan kimseler de düşünmek için başlarını elleri arasına alıp, gözlerini kaparlar ve bedenlerini serbest bırakarak beyine tam bir çalışma serbestisi verirler. Böylece dış uyaranlara karşı kendilerini kapamış olurlar.

Beşinci Prensip
Zihinsel imajları Oluşturmak
Zihnen görmek konsantrasyona sıkı sıkıya bağlıdır. İnsan zihinsel imajlar oluşturmak gibi büyük bir melekeye sahiptir. Bu meleke imajinasyon vetiresine iştirak eder ve insana tahayyül etmekte büyük bir kudret verir. Bu meleke insanı, görmediği, işitmediği ve hatta asla görüp işitemeyeceği mantal bir imajı oluşturmaya muktedir kılar.

KONSANTRASYON NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

1) İnsan zihni inandığı ve sevdiği şeyleri daima kalbinde yaşatır, bu yüzden hoşa giden bir imaj üzerinde durmak ve bu temaşayı devam ettirmek gerekir. Örneğin, kalpte çok sevilen birini düşünmek.
2) Yüksek bir prensip, bir fikir seçerek, ruhu onun üzerine konsantre etmektir. Bunlar güzellik, aşk, bilgi, ahlak olabilir.
Zihin, konsantrasyon anında, başka şeylere yüzlerce defa kaysa bile yapılan hatayı binlerce defa tamir ederek yeniden konsantre olmak gereklidir. Kendine hakimiyet, insana bir gün içinde gelmez; uzun ve devamlı cehit gerekir.

KONSANTRASYON ALIŞTIRMALARININ TEHLİKELERİ

Konsantrasyon çalışmalarına birdenbire yüklenmek ve derinlere inmek birtakım tehlikeler arz eder.
1) Beden, acemi tatbikatçının dikkatsizliği ve cahilliği nedeniyle ıstıraba maruz kalır. Bir kimse zihnini, bedenini konsantre edince, kendini bir gerilim hali içine sokar. Hafızayı zorlamak alnı kırıştırır, gözler sabitleşir, kaşlar çatılır; sıkıntıdan dolayı bakışlar endişeli ve öfkeli bir hal alır. Baş ağrıları ortaya çıkar.
2) Nefesin alınıp verilmesi çok önemlidir. Nefes alıp verme vücutta çeşitli hareketler meydana getirmekle kalmaz, sinirsel elektriklenmeler de meydana getirebilir. Bunlara hakim olmak gerekir.
Alıştırmalar kötü bir şekilde yapılırsa veya yetersiz şekilde öğretilmişse, bu karışıklıklar ortaya çıkar.
Konsantrasyona başlayan kimse bilgili ve tecrübeli olmalıdır, çünkü birçok acemi tatbikatçılar, çabuk yol katetmek gayretiyle kendi gelişimlerine engel olurlar. Konsantrasyon çalışmalarının en riskli olduğu yer bu çabuk gelişme arzu ve isteğidir.
Başlangıçta büyük bir dikkatle yapılmalı ve hiçbir zaman beyin yorgunluğu hasıl olmamalıdır. Önceleri birkaç dakika çalışmak yeterlidir, alışkanlık arttıkça uygulama süresi uzayabilir.
Hazırlık safhalarını çok iyi geçirmek ve tam anlamıyla kendine güvenmek gerekir. Muhakeme ve sezgileriniz size hazır olduğunuz zamanı söyleyecektir. Nefissiz bir akıl ve şuurlu ego ile kendi yolunuzu bulabilirsiniz.
Çalışmaları yavaş yavaş ve hiçbir yorgunluk duymadan yapmak gerekir. Yorgunluk kendini, asabi tansiyon, sinirli haller, şiddetli baş ağrıları, genel bir keyifsizlikle gösterir. Eğer, gergin, kasılmış ve çok yorgun bulunuyorsak, derhal gevşemeliyiz.
Bu ıstıraplı tesirlerden sakınmak için, konsantrasyona yeterli derecede bağlanılmalı ve eğer yorucu, gerici ve kasıcı bulunuyorsa kendini zorlamaktan vazgeçilmelidir.

Çalışmalar esas olarak üç türdür:
1) Tahayyülde (imajinasyonda) konsantrasyon
İmajinasyon ile konsantrasyon esnasında eşyaya çok sakin bir tarzda bakmak gerekir. Kendinizi sıkmağa gerek yoktur. Rahat oturmalı, serbest nefes alıp vermelidir. Bakmak için bir cehit sarfına lüzum yoktur. Objeyi bir süre seyrettikten sonra, onu zihnen canlandırmalı ve objeyi gözden kaybetmeden devamlı bir şekilde her halini düşünmelidir. Diğer düşünceler etrafımızda dolaşıp duracaktır, fakat ilk düşüncemiz dikkatimizin esas konusu ile meşgul olmalıdır.
2) Düşüncede konsantrasyon
Daha önce görülmüş olan bir obje düşünülebilir. Onun çeşitli renklerini, türlerini, diğer objelerle olan benzerliklerini ve yapılış tarzlarını düşünmek gerekir. Objenin parçalarını, varsa kokusunu duymaya çalışmalıdır.
3) Müşahede ile konsantrasyon
Hareketlerinizi devamlı müşahede etmek suretiyle konsantrasyonunuzu artırabilirsiniz. Örneğin, bedeninizin bir organına dikkatinizi vermekle bunu sağlayabilirsiniz.

PRATİK TAVSİYELER

Konsantrasyonun ilk çalışmaları, bakışları sabitleştirmek suretiyle tek fikirliliğe ulaşmak olmalıdır. Yani, göz alıştırmaları önemlidir.
1) Uzaktan ışıklı bir noktaya gözleri odaklamak; örn. karanlık odada bir mum ışığına, bir fosfor parçasına vs.
Bu alıştırmalar gece yapılırsa başarı şansı daha çok artar.
2) Beyaz zemin üzerindeki siyah bir nokta üzerinde tespit gündüz yapılmalıdır. Göz, sabit bir şekilde nişan noktasına adeta çivilenmelidir. Nokta, mizaç ve bakışa göre değişir. Şekil büyür, küçülür, sisli bir hal alır, hatta kaybolur. İpnoz bile meydana gelebilir. Bu esnada beden hareketlerine mani olmak, düzgün nefes almak ve sakin olmak gereklidir.
3) Burun köküne yoğunlaşma: Bu hal, iki kaş arasına zihni odaklamaktır. Bu suretle uzak mesafelere tesir yollama da imkan dahiline girer.
Göz alıştırmalarını pek uzatmak yerinde değildir. Zihnin intibak kabiliyeti azalır. Beyinde gevşemeler ortaya çıkabilir.
Tecrübe yeri, sakin ve loş bir oda, rahat bir koltuk vs.dir.

BASİT KONSANTRASYON ALIŞTIRMALARI

Evde küçük bir eşyayı seçip, beş dakika bu eşyayı dikkatlice inceleyiniz. Sonra gözlerinizi kapayınız ve mümkün olduğu kadar net bir şekilde onu zihnen görmeye çalışınız. Zihin, fırçalar ve renkler yardımıyla bir tuval üzerine resim yapan bir ressam gibidir.
Başlangıçta eşyanın bütün ayrıntılarını hatırlayamayabilirsiniz, fakat biraz çalışma kendisine tam bir hüviyet verebileceğiniz açık seçik bir imajı elde etmenize imkan verir.
Diğer insanlar konuşurken biraz daha dikkatli dinleyin. Söyleyeceklerinizi düşünerek zihni meşgul etmek yerine gerçekten dinlemeye konsantre olun.
Sadece kendimize konsantre olarak bir yere varılamaz. İnsanları ve olayları çözebilmek için onları anlamalıyız. Bunun için de zihnimizi toplayıp dikkatimizi odaklamamız gerekir.
Elinize bir cisim alıp inceleyin. Sadece cisme bakın. İzlenimlerinizi tanımlayın.
Herhangi bir iş yaparken, mesela birisini dinlerken veya kitap okurken, konsantrasyonunuzu gerçeğe aktarın. Çaba gösterin ve o an için orada olmaya çalışın, dikkatinizin dağılmasına izin vermeyin.
Bu alıştırmalar, otomobilde, evde, büroda dinlenme esnasında kolayca yapacağınız alıştırmalardır. Böylece üç melekeniz de gelişecektir: Önce müşahede, (hadiseyi yakalama), sonra tahayyül (göz önüne getirme) en sonra da konsantre olmak.
Bu, aynı zamanda hafıza kudretinizi artırır ve hatırlama melekenizi geliştirir.
Tüm dikkat dağılmalarıyla baş etme yolu “sadece gözlemlemek”tir. Dikkat dağılmaları sizden ayrı değildir. Dikkat dağıtıcıları bir kenara atmaya çalışmayın, reaksiyon göstermeyin. İçimizde ve içimizden gelen deneyim akışı olarak kabul edin.