Refleksoloji David F. Vennels-
Oxford İngilizce Sözlüğü’nderefleksoloji; gerilimi almak ve hastalıkları tedavi etmek için ayaklardaki belirli noktalara masaj uygulanması; refleks ise, bir uyarana verilen istem dışı ya da otomatik hareket olarak tanımlanmıştır.
Bunlar güzel fakat genel tanımlardır; refleksoloji sanatı ve biliminin gerçek tanımının yalnızca yüzeyine değinmektedir. Aslında, “refleks” sözcüğünün tanımı oldukça yanıltıcıdır. Refleksologlar bir şeye karşılık olan bir “hareket” değil, daha çok belirli bir fiziksel, zihinsel ya da duygusal fonksiyonun artma, azalma veya yeniden dengelenmesi biçiminde başka bir uyaran ya da tepki ararlar.
Bir düzeyde refleksolojinin amacı, tek kelimeyle ve öncelikle mümkün olduğunca hızlı ve kolay bir şekilde bedene ve zihne yeniden sağlık vermektir. Bu şekilde hasta, daha fazla bir tedaviye gereksinim duymaz ve yaşamdan yeniden keyif alabilir. Elbette eğer refleksoloji her zaman kullanılabilseydi bu harika olurdu. Ancak kusursuz bir dünyada yaşamıyoruz ve refleksolojinin amacı da gerçekçi bir şekilde ilgilendiği her hasta üzerinde yapabileceklerini başarıyla gerçekleştirmektir.
Kimi zaman sadece hastanın şikayetlerinin şiddetini azaltmayı başarabiliriz ve bu düzelmeyi koruyabilmek için düzenli tedavilere devam etmemiz gerekebilir. Bu tür bir tedaviyi ancak hasta bu değişikliklerden memnun olursa başarılı olarak kabul edebiliriz.
En önemli şey, rahatsızlığına karşı hastanın kendi tutumudur. Refleksolojinin en büyük etkilere sahip olduğu nokta da budur. Tedavi, dinleme, bazen de hastalarla konuşma yoluyla olumlu zihinsel ve duygusal nitelikleri teşvik etmek refleksologların onlara yardımcı olabileceği en iyi yollardan bazılarıdır. Olumlu bir zihin refleksoloji almanın harika bir yan ürünüdür ve iyileştirme sürecindeki en önemli faktörlerden biridir. Bilimsel araştırmaların sonuçlarıyla da bir kişinin sağlığında olumlu bir zihnin etkisini doğrulayabiliriz. Kesindir: Mutlu olmak size yarar!
Aslında, iyi bir zihinsel tutum kazandırmak refleksoloğun bir numaralı önceliği olmalıdır. Bunun nedenlerine daha sonra bakacağız, ama şimdilik mutlu bir zihnin oldukça yararlı bir şey olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Bu dünyada o ya da bu şekilde şiddetli acılarla uğraşmak zorunda olan birçok kişi var, yine de birçok kişi bunu mutlu bir zihin, rahat bir zihin, tam da mutluluktan başka bir şey istemeyen bir zihinle yapar. Böyle kişiler sağlıklı mıdır? İyileşmeye ihtiyaç duyarlar mı?
Bu bir refleksoloji tanımı ya da anlayışıyla uygun mudur? “İyileştirme yolu” ile ilgili bir anlayışa doğru bir yolculuğa başlıyorsak, en başından, içimizdeki o şefkatli başkalarına yardımcı olma isteğinin gücünü ortaya çıkarmamız ve şekillendirmemiz için bir parça bilgelik geliştirmemiz gerekir. Bilgelik esastır. Teknik açıdan başarılı, şefkatli bir iyileştirici olabilirsiniz, ama bir parça bilgelik olmadan, eylemlerinizin birçoğu yanlış yöne saptırılabilir ve zamanınızla çabanız boşa harcanmış olur. Garip görünebilir ama bir şifacının en büyük amacı, “her şeyi ve en son amacı” iyi bir sağlık değildir.
Refleksoloji Nasıl Çalışır?
Refleksolojinin ilk ne zaman kullanıldığını söylemek gerçekten imkansızdır. Refleksolojiyle ilgili bilinen en eski kayda Mısır, Sakkara’dakiAnkmahor adlı Mısırlı bir hekimin mezarının duvarında rastlanmıştır. Tarihi yaklaşık İ. Ö. 2330-2500 yıllarına dek uzanan bu duvar resmi iki adamın ayakları üzerinde çalışan başka iki adamı gösterir. Yazıtta, hastalar “Beni incitme” derken, terapist “Sana öyle davranacağım ki bu yüzden bana şükredeceksin” karşılığını verir.
Eğer ayak masajına refleksolojinin basit bir uygulaması olarak bakarsak, refleksolojinin insan ırkı kadar eski hatta belki daha eski olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlarla yakından ilişkili olanlar da dahil olmak üzere belirli maymun türleri primitif türde bir ayak masajı uygular. Elbette, bedenin iyileştirici güçlerini uyardıklarının bilinçli bir şekilde farkında değildirler. Bu sadece içgüdüseldir ve iyi hissetmeyi sağlar. Birçok kişi, kendi ayaklarına masaj yapılmasından hoşlanır. Gevşetici ve hoş bir histir, birçok biçimde stresi alır. Ama, her ikisi de beden ve zihin için çeşitli nedenlerle yararlı oldukları halde, ayak masajıyla, refleksoloji arasında kesin bir fark bulunmaktadır.
Refleksolojinin gerçekte nasıl çalıştığı konusunda iki temel düşünce okulu vardır. Ne yazık ki günümüzde ikisinin de klinik açıdan doğru oldukları kanıtlanamamıştır. Ancak bu, refleksolojinin işe yaradığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Çağdaş refleksolojinin annesi olarak görülen EuniceIngham’ın da arasında bulunduğu ilk refleksologların birçoğunun ileri sürdüğü ilk kuram ayağın vücudun çeşitli bölümleriyle sınırsız sayıda sinir ucuyla bağlantılı olduğudur. Ayaklarda alışılmadık biçimde çok sayıda sinir ucu bulunmaktadır; işte birçok kişinin ayaklarını gıdıklanma gibi fiziksel uyarıma karşı özellikle duyarlı hissetmesinin nedeni budur. Çeşitli sinir uçlarının bedenin “kuşaklarına” karşılık geldiği düşünülmüştür, hala da düşünülmektedir ve bu durum kuşak kuramı olarak adlandırılmıştır. Dr. William Fitzgerald bedenin kafadan ayakucuna ve buna karşılık gelen on el ve ayak parmağına giden on dikey kuşağa bölünebileceğini bulmuştur. Belirli parmaklara uygulanan basıncın bedenin ilgili kuşaklar içinde kalan bölümleri üzerinde bir etkisi olacaktır.
Ayrıca, sinir uçlarının insan anatomisinin haritasına karşılık geldiği de düşünülmüştür. Aslında, her iki ayağımızın tabanına birlikte bakarsak, insan bedeninin genel şeklini oluşturur gibi görünür: Baş parmaklar, kafa ve boyunla ilişkilidir; küçük parmakların ayakla birleştikleri yerler, sağ ve sol omuzlar ve ayakların üst kısımları da omurganın sağ ve sol yanıdır.
Bir yere kadar bu kuram da doğrudur, ama bunun kesin, doğru ve belirli bir kuram olduğu konusunda açık bir kanıt yoktur. Aslında, ayaklardaki sinir uçlarının sayısı ve karmaşıklığı ayakların hangi bölümünün bedenin hangi bölümünü etkilediğini açıkça belirlemeyi neredeyse imkansız hale getirir. Sinir sistemi oldukça geniş olduğu ve vücudun her yanını kapladığı için sadece tek bir küçük bölgede rahatlama ya da acı yaratmanın bütün üzerinde dramatik bir etkisi vardır.
Bu konuda bilimsel sonuçlar olmamasına rağmen refleksoloji uygulamanın, basit bir ayak masajından öte, belirli bir şekilde ayaklara masaj yaparak uyarıma yol açmanın beden ve zihin üzerinde doğrudan ve olumlu bir etkisi olduğunu kabul etmek zorunda bıraktıracak kadar yararlı bir etkisi olduğuna dair vaka hikayeleri ve anekdotlardan elde edilen çokça kanıt bulunmaktadır.
Bugünlerde birçok şifacı refleksolojiyi Çin tıbbıyla ilgili bilgilerle açıklamaktadır. Bu, bedende yaşam gücü enerjisini, chi’yi taşıyan birtakım görülmez enerji yolları ya da meridyenler olduğunu şart koşmaktadır. Bu yollar, olasılıkla stres yüzünden, bloke olduğunda, hastalıkla sonuçlanabileceği söylenir. Bazen bu blokajları açmak ve sağlıklı yaşam gücü enerjisinin serbestçe akışını uyarmak için akupunktur ya da akupresür kullanılır. Başlıca enerji yollarının büyük çoğunluğu ayaklarda başladığı ya da bittiği için, doğal olarak refleksoloji bunları bir şekilde uyaracaktır. Ancak, tam bir refleksoloji tedavisi bile meridyenlerin tümünü uyarmayacak ya da tedavi etmeyecektir, çünkü bunların hepsi ayaklarda sona ermez, ayrıca başlıca olanların yanı sıra birçok ikincil yol da bulunmaktadır. Akupunktur ve akupresürün tüm beden üzerinde uygulanmasının nedeni budur. (Akupunktur geçmişi binlerce yıla uzanır, bu yüzden yalnızca ayakları tedavi etmek yoluyla en etkilisi olsaydı, bunun şimdiye kadar fark edilmiş olacağı düşünülebilir.)
Bazı Yeni Fikirler
Hem refleksolojinin hem de akupunktur ve diğer benzer terapilerin niçin işe yaradığı konusunda gerçekten bazı yeni ipuçları ve basit fikirler aramak zorundayız. Sinir uçları kuramı ya da kuşak kuramı ile yaşam gücü meridyenleri kuramından alınan olası bir açıklama aşağıda verilmiştir.
Doğu felsefeleri ve doğal tıp sistemlerinin birçoğunda sinir sisteminin zihinle beden arasındaki bağlantı olduğunu biliyoruz. Ayrıca, süptil içsel enerjilerin ya da Budist felsefede bilindikleri biçimiyle “rüzgarlar”ın, zihinsel ve fiziksel sağlığımızı yönettiğini de biliyoruz. Güçlü, açık ve iyi dengelenmiş süptil içsel rüzgarlar taşıyıp doğal olarak ürettiğimizde, fiziksel ve zihinsel sağlığımız da iyi olur. Bu fikirleri anlamak için, yaşam gücü enerjisinin ne olduğu ve yaşam için niçin bu kadar önemli, kritik olduğu konusunda temel bir anlayışa sahip olmak yardımcı olacaktır.
Yaşam gücü enerjisinin, tüm yaşamın süptil temeli, her yaşam biçiminin doğum, yaşam ve ölüm döngüsünü destekleyen, besleyen ve ayakta tutan bir tür kozmik çorba olduğunu söyleyebiliriz.
Modern fizik bize her maddenin farklı enerji frekanslarından yapıldığını söyler. Katı nesneler oldukça düşük ya da yavaş frekansta titreşen enerjiden yapılmıştır. Su, hava ve yaşam gücü enerjisi gibi daha az katı nesneler inanılmaz derecede hızlı titreşirler. Maddenin molekülleri ve atomları içinde oransal olarak evrendeki gezegenler arasındakinden daha fazla boşluk olduğunu, bu yüzden de hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını da biliyoruz.
Budizm ve Vedik bilim gibi Doğu felsefelerinin birçoğu, enerji kavramını bizden çok daha iyi kavramışlardır. Onlar ayrıca kendini adamış birçok uygulamacının yaşadığı mistik ve spiritüel deneyimleri açıklayacak bir şekilde bu bilgiyi dinlerine de katarlar. Bu topluluklarda, bilim, din ve sanat ayrı ayrı şeyler değil, sadece aynı yaşam ağacının dalları olarak görülür.
Doğu’nun Tanrı anlayışının bir yönü evrensel bir yaşam gücü enerjisi biçimindedir; yani tüm yaşamın tek gerçek kaynağı. Bitkilere, ağaçlara, hayvanlara, insanlara, gezegenlere, yıldızlara ve evrenlere yaşam nefesi veren enerjilerin hepsi, bu tek kaynaktan gelir. İyi bir fiziksel, zihinsel ve spiritüel sağlık sürdürmek ya da oluşturmak istiyorsak temas kurmamız gereken yaşam kaynağı budur.
Dua, meditasyon, doğada bir yürüyüş yapmak ya da şifa almak yoluyla bu enerjiyle temasa geçtiğimizde, kendimizi daha az “ayrı”, kendi içimizde giderek daha “bütün” ve kendimizi yaratılışın “bütün”ü içinde hissederiz. Bir birlik duygusu yaşarız. Olayların mükemmel düzeni içindeki yerimiz ya da rolümüzün daha farkında olur ve aynı zamanda kendimizi kuşku veya özür olmaksızın olduğumuz her şey olma becerilerimiz konusunda emin, desteklenmiş, güvende ve açık hissederiz. Bu spiritüel ya da kişisel deneyimlerin iyileşmenin “özü” olduğunu ve birçok tamamlayıcı terapinin istenen bir yan ürünü olduklarını söyleyebiliriz.
İki tür yaşam gücü enerjisi vardır: içsel ve dışsal. İçsel yaşam gücü enerjisi, her canlı varlığın bedeni ve zihninde var olan süptil enerjidir. Dışsal yaşam gücü enerjisi bitkiler, çiçekler, ağaçlar, kayalar, mineraller ve kristallerde vardır. Bu enerji çoğu kez Bach FlowerRemedies, kristalle iyileştirme ve homeopaitk ve bitkisel ilaçlarda olduğu gibi iyileştirme amaçları için kullanılır. Sadece bir ormanda ya da deniz kıyısında yürümenin bile üzerimizde sakinleştirici ve iyileştirici etkisi olabilir. Bu yerlerde bulunan, kendi içsel enerjilerimizi “yükselten” çok sayıda saf, dışsal yaşam gücü enerjisi vardır ve bu bedenimizle zihnimizde karşılıklı bir etkiye sahiptir. Tersine, bu enerjilerin kısıtlanmış olduğu kentsel alanlarda ve stresli ortamlarda çokça zaman geçirirsek özellikle de bunları yukarıdaki durumlara dönüştüremiyor ya da çıkaramıyorsak sağlığımız bundan ters biçimde etkilenebilir. Daha önce de ifade edildiği gibi, içsel yaşam gücü enerjisi, insan bedenindeki süptil kanallar ya da meridyenlerden geçer ve bunlar, örneğin stres yüzünden, bloke olduğu ya da dengesizleştiğinde, hastalıkla sonuçlanabilir. Birçok tamamlayıcı terapi, beden ve zihnin bu içsel enerjileri yeniden dengelemesi ve temizlemesine, bu şekilde de sağlığı ve iyiliği geliştirerek yardımcı olmaya çabalar; işte bu, refleksolojinin de bir iyileştirme tekniği olarak çalışma biçimidir.
Refleksolojinin içsel enerji sistemimizi yeniden dengeleme, temizleme ve yenileme yoluyla sağlığımız ve iyiliğimiz üzerinde büyük bir etkisi olabilir. İçsel yaşam gücü enerjisi engellenmiş, durgun ya da dengesiz olduğunda, düzenli refleksoloji tedavileri, bu enerjinin niteliğini doğal olarak ve çaba harcamadan dağıtma, bedenimizin, zihnimizin ve çevrenin izin vereceği en sağlıklı düzeye yükseltme etkisine sahiptir. Bir refleksoloji tedavisi, aynı zamanda çoğunlukla hastalık tarafından kesilen ya da kısıtlanan evrensel yaşam gücü enerjisinin yeniden dengeli bir akışı sağlayacak biçimde enerji sistemimizi açma etkisine de sahiptir. Belki de kesin bir şekilde, bu yaşam gücü enerjisinin kesilmiş olmasının pek çok hastalığın nedeni olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yüzden iyileştirme sürecinin büyük bir bölümü, hastanın bu evrensel yaşam gücüyle doğal ilişkisinden niçin uzak düştüğünü ve gelecekte bununla sağlıklı bir ilişki sürdürmek için nasıl çalışabileceklerini saptamaktır. Bazı kişiler için bu kendi dini ya da başka bir dini yeniden keşfetme ya da meditasyon, yoga veya TaiChi gibi uygulamaları araştırma yoluyla kişisel bir spiritüel devrimi içerebilir. Yaşamla bu özel içsel ilişkiyi geliştirmek için dindar olmak zorunda değiliz. Bebeklerin mutlaka dindar olması gerekmez, ama onlar da kesinlikle özel bir yerden gelen özel, saf bir enerji taşırlar. Birçok tanınmış ve saygı gören spiritüel öğretmen, şifacı ve azizin de benzer bir enerji taşıdıklarından söz etmek ilginç gelebilir.
Bilinçli Enerji
İçsel ve dışsal yaşam gücü enerjisi uyum içinde olduklarında, aynı saflık düzeyine sahip olduklarında, aynı dalgaboyu/frekansta var olduklarında ve aynı varoluş alemi içinde bulunduklarında, oldukça benzer enerjilerdir. Tek fark, içsel yaşam gücü enerjisinin bilinç ya da “zihin”e sahip olması ve bundan ayrı biçimde var olamamasıdır. Bilinçle içsel yaşam gücü enerjisi arasındaki yakın ilişki yüzünden, ağaçlar, kristaller, Toprak ya da diğer dışsal yaşam gücü enerjisi kaynaklarına karşı hissettiğimiz yakınlık ya da eşlik duygusunun tek nedeninin bunların bir kişisel karakter ya da zihne sahip olmaları olduğuna inanmak kolaydır. Ağaçlar, kristaller ve Toprak’taki gibi, dışsal yaşam gücü enerjisi zihin ya da bilince sahip değildir. Ancak, bu onları daha az özel ya da daha az kutsal “canlılar” yapmaz.
Bu yüzden içsel enerjilerimiz ve zihnimiz ayrılmazdır. Neredeyse tek olarak vardırlar ve oldukça yakın, birbirine bağlı bir ilişkiye sahiptirler. Aslında, genellikle fark etmesek de, düşünce ve duygularımız içsel enerjilerimize “biner”ler. İyi bir niteliği olan olumlu bir içsel yaşam gücü enerjisi taşırsak, bizim için olumlu zihin durumları geliştirmek kolay olur ve genellikle olumlu yaşam deneyimlerine çekilir ve sorunların daha kolay üstesinden geliriz. Aynı şekilde, bilinçli bir biçimde güven, iyilikseverlik ve bilgelik geliştirmeye çalışırsak, bu içsel enerjilerimizin niteliğini yükseltecek, bunun sonucunda da sağlımızı ve yaşamımızın başka birçok yönünü düzeltecektir.
Antikle Çağdaşı Birleştirmek
Sinir sistemi, zihin ve içsel enerjilerimiz arasındaki bağlantıya geri dönecek olursak, refleksoloji uygulamasının sinir sistemini uyardığı ya da gevşettiğini söyleyebiliriz. Bu uyarım ve gevşeme aynı anda zihni ve içsel enerji sistemimizi etkiler. İleride daha ayrıntılı bir şekilde açıklanacağı gibi, iyi olma potansiyeline sahipsek, sadece sinir sistemi aracılığıyla zihni ve içsel enerji sistemini tedavi ederek, uyararak, gevşeterek ya da “masaj yaparak” doğal olarak iyi bir sağlık yönünde yol alırız. Doğru koşullar sunulduğunda bedenimiz herhangi bir şekilde bunu gerçekleştirme eğilimi gösterir. Refleksoloji ve diğer terapilerde yaptığımız şey sadece bu süreci teşvik etmek ve iç huzur, “boşluk” ve iyileşmeye yol açan diğer koşulları yaratmaktır.
Yalnızca ayaklara masaj yapmaktan kaynaklanan fiziksel ve zihinsel sağlıktaki olumlu değişimleri görmek gerçekten şaşırtıcıdır. Bunun büyük bölümü, sadece refleksoloji tedavisi sırasında oluşturulan derin fiziksel ve zihinsel gevşeme nedeniyledir, çünkü bu kendi içsel iyileştirme becerilerimizi yeniden kazanmamız için gereken başlıca koşullardan biridir. İyi bir beslenme, düzenli egzersiz, sosyal ve çevresel koşullar, zihinsel tutum vb. gibi başka birçok koşul da vardır. Ancak, iyi bir sağlığın bu kadar kolay kazanılmadığı ya da korunmadığı zamanlar da vardır; bu durumda daha derin çözümler aramamız gerekir. (Bunlar daha sonra, hastalığın nedeni ve tedavisi hakkındaki sekizinci bölümde incelenecektir.)
Genel olarak konuşursak, iyi bir motivasyonlarefleksolojinin her düzeyde daha bütün ve sağlıklı varlıklar olmamıza yardım ederek kendimizin ve başkalarının yaşam kalitesini geliştirmede büyük ölçüde yardımcı olduğunu görebiliriz. Bu da daha sonra doğal olarak çevremizdeki kişilere ve tedavi ettiklerimizin arkadaşlarıyla yakınlarına yarar sağlar. Bir hastaya yardım ettiğimizde, dolaylı olarak o hastanın yakın bir bağı ya da ilişkisi olan kişilerin hepsine de yardım ediyoruz demektir. Başkalarına yararlı olmak için ne özel bir fırsat.