Mars’ta Hayat

Mars’ta Hayat!

Umulmadık Şeyler Mümkün Oluyor… 

Charlene M. Anderson

MARS’TA hayat olduğu gerçekten doğru mu? Antartika’da bulunan bir kaya içindeki fosillerin Mars gezegenine ait olması ihtimali, komşu gezegenimiz hakkında tüm dünyada merak uyandırdı. Bazıları buna, “Apollo’nun Ay’a inişinden beri en heyecanlı uzay hikayesi” dedi. Ve hatta, The Planetary Society’nin eskiden beri inandığı Mars’ın keşfi, bizim tarafımızdan bile sürpriz olarak karşılandı. Şimdi, The Planetary Report’un gelecek birkaç sayısı için özel bir ek hazırlıyoruz ancak şu ana kadar sunulan deliller üzerinde konuşabiliriz.

Kaya Parçası’nın Hikayesi

Bundan 4.5 milyar yıl kadar önce, güneş sisteminin daha bebeklik çağlarında, Mars’a ait kabuk altındaki erimiş bir kaya soğudu ve kristalize oldu. Bir kuyruklu yıldız ve asteroit yağmuru Mars’ın yüzeyine, bizim kayamızı da elementlerine ayırarak yayıldı. Ardından, yaklaşık bir milyar yıl sonra sıvı su, atmosferinde zengin olarak bulunan sıcak ve yoğun karbondioksit tarafından beslenerek gezegenin yüzeyine dağıldı. Bir miktar su, bizim kayamızın içindeki kırıkları doldurarak süzüldü. Yaklaşık 3.6 milyar yıl önce, Mars yüzeyi üzerindeki kireç taşlarının hammaddesi olan kalsiyum karbonat damlacıkları bazı yarıkların içine doldular. Dünya üzerinde aynı zamanda, ilk basit bakteriye ait hayat formları da yeşermeye başlamıştı. Benzer şekildeki gelişmeler, oluşumlar Mars’ta, bu kaya parçasının içine kalsiyum karbonat depolamış olabilir.

Ondan sonraki birkaç milyar yıl boyunca Mars’ın atmosferi seyreldi ve soğudu, sıvı su yüzeyden kayboldu. Ardından 16 milyon yıl önce Mars’a çarpan bir kuyruklu yıldız ya da asteroit, bu kayayı gezegen dışına, daha sonra da Dünya’nın yörüngesi tarafından yakalandığı bu rotaya doğru itti. 13.000 yıl önce Antarktika’da buzlarla kaplı bir ovaya düştü. 1984 yılında, Smithsonian Enstitüsünden bir ekip kayayı buldu ve onu, ALH84001 olarak tanıttı. 1993 yılında izotopik yapısını inceleyen diğer bir grup ise onun, Mars üzerinde oluştuğu sonucuna vardı.

İkinci Dereceden Deliller

Aralarında ALH84001’in de yer aldığı 12 göktaşı ile ilgili kararda, bunların Mars’tan gelmiş olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. İki yıl önce NASA/Johnson Uzay Merkezinden David McKay tarafından gönderilen bir grup, “elektron spektroskopisi aktarımı” gibi yeni bir teknolojinin avantajlarını da kullanarak kaya parçamızı mümkün olan en geniş detaylarıyla incelemeye başladı. Bu araştırmacılar ne buldu; Mars üzerindeki geçmiş yaşamın güçlü, ikinci derece delillerini !..

Bu kaya parçasının ince yarıkları içinde, oluştuktan çok sonra tortulaşan turuncu-kahverengi karbonat globülleri bulunduğunu fark ettiler. Bu damlacıklar koyu siyah şerit ve beyaz minerallerle kaplıydılar. Koyu siyah kenarlar, manyetit ile pirotit tanelerden oluşmuş ve içindeki taneler manyetit ile gregit kümeleriydi. Bu minerallerin hepsi, düzgün(saf) bir şekilde fiziksel yollarla oluşmuş olabilir ancak, aynı tip çevre koşulları içinde değildirler. Nasıl biraraya gelip toplanabildikleri hakkında yapılabilecek en basit açıklama ise, “dünyadaki organizmaların içinde yaptıklarına benzer şekilde” oluştuklarıdır. Kalıpların içindeki kimya ve karbonat tortularının içinde yer alan bu mineraller, fiziksel yolla üretilmiş olandan çok biyolojik olarak oluşmuş forma benziyor.

Bazı araştırmacılar bu minerallerin yakınında kısaca PAH olarak adlandırılan Polisiklik Aromatik Hidrokarbonları da keşfettiler. Bu organik bileşikler, balkonlardaki mangalların üstündeki yanıp küle dönmüş kalıntılardan tutun da yıldızlararası toz zerreciklerine kadar her yerde bulunmaktadır. Bunlar, Antarktika’daki kar motorlarının egzozları, kamp ateşi ve insanların orada bulunmasından doğan diğer artıklar yoluyla tortu bırakmışlardır. Ancak, Antarktika’da bulunan bu meteorda, karbonat globülleri yakınında kümelenmiş olarak, örnek parçanın içinde bulundu; dışında değil. Bu koşullar göstermektedir ki PAH’lar dünyaya ait değildi ve dünyaya Mars’tan gelen kaya içinde gelmişlerdi. Dünya kayalarının içindeki PAH’lar, mikroorganizmaların fosile dönüşüm sürecinin bilinen kalıntısıdır.

Nihayet araştırmacılar globüllere, son birkaç yılda geliştirilmiş olan yüksek çözünürlüklü, mikroskobik imaj teknikleri ile baktılar. Karbonat matriksinden dışarı doğru aşındırılmış gibi görünen uzamış biçimleri gördüler. Bazı biçimler, dünya üzerindeki bakteri fosillerinin segmentasyonuna benziyordu. Araştırmacılar, 3 olasılığı göz önünde bulunduruyorlar: (1) Şekiller, bir miktar kurumuş kildir. (2) Bulunan bu madde karışımları, Antarktika çevre koşullarında oluşmuştur. (3) Bunlar, Mars’a ait mikrofosillerdir. Olasılıkların hiçbiri henüz elenmedi ancak manyetit, pirotit ve gregit artıkları ile PAH’lar göz önünde bulundurulduğunda üçüncü olasılık, en mümkün olasılık olarak görünüyor.

Ancak Henüz Kesin Sonuç Yok
McKay’ın ekibi, etkileyici bir performans sergileyerek, Mars’a ait fosilleri içinde barındırdığı güçlü olarak tahmin edilen ALH84001’in kanıtlarını sıralıyor. Ancak kanıtlar, ikinci derecede kalmaktadır. Ekip bunu itiraf ediyor ve diğer bilim adamlarını da bunu onaylamaya ya da reddetmeye davet ederek çalışmalarına, hücrelerin bazı indikatörleri ile amino asitleri araştırmaya başlayarak devam ediyor. Ekip üyeleri, Mars’a ait eski hayatın kalıntılarının bu kayanın içine gömülmüş olduğuna dair kesin kanıtları araştırıyor.

Bu kanıt, nasıl bir şekil alabilir?
California Teknoloji Enstitüsünde çalışan, emekli profesör ve Viking uzay araçları üzerinde sıcak etkisiyle erime-buharlaşma deneylerinin önde gelen araştırmacısı Norman Horowitz, yıllardır dünya dışı hayat olasılığı hakkında çalışmalar yapmaktadır. McKay ekibinin çalışmasından oldukça etkilenmiş ve “Umut verici, kesinlikle ilginç ve son derece yetenekli, işinin ehli insanlar tarafından yapılmış.” demektedir. Ancak, “Daha fazla kimya çalışması yapmaları gerekiyor.” şeklinde de bir yorum getiriyor. Horowitz, “amino asitler, nükleik asit bazları ya da bulabildikleri her ne varsa”, bunların yaşam sürecinin bir göstergesi olmasını diliyor. Ayrıca, bu kadar eski bir kaya parçasının yaşamın varlığını kanıtlayabilmesinin pek muhtemel olmadığını söylüyor; çünki, böylesi kanıtlar zamanla yok olur, uyarısında bulunuyor.

Los Angeles/California Üniversitesinde paleobiyolog olan ve dünya üzerindeki en eski fosillerin bir kısmını bulmuş olan J. William Schopf, bu çalışmanın değerini Carl Sagan’ın şu sözleriyle ifade ediyor: “Olağanüstü şeyler, olağanüstü kanıtları gerektirir.” Schopf, karbonumsu materyallerden yapılmış hücre duvarlarına ait kanıtlar, kayanın içinde yaşayan bir organizma popülasyonu olduğuna dair bazı göstergeler ve hücre bölünmesi örnekleri ya da olduğu farz olunan bu organizmaların yaşamsal devrini ortaya koyacak türden belirtileri görmeyi arzu ediyor.

Şu durumda, Antarktika’ya düşen bir kaya içindeki küçücük formların Mars’a ait fosiller olduğuna dair kesin bir şey söylenebilmesinden önce yapılmış olması gereken çok fazla iş var. Ancak bu keşif, Mars’a ait yaşamın, kapanmış gibi görünen kitabını zorlayarak açacağa benziyor. Kırmızı Gezegen’in araştırılması dünya gazetelerinin ön sayfalarına taşındı. The Planetary Society’nin 16 yıldır Mars’ın araştırılması için yaptığı savunuculuk, şimdi gerçekleşme yolunda galiba. Mars’ın hikayesi ise, bizim için henüz başlıyor…