Şamanlar:
İlk Bilimsel Araştırmacılar ve
İlk Ruhsal Uygulamacılar
1. Bölüm (2.İstanbul Parapsikoloji Konferansı)- Stanley Krippner
Çeviren: Nurhan Gevrek
Günaydın.
Çok uzun yıllar sonra tekrar Türkiye’de olmak benim için büyük bir mutluluk. Yurtdışından gelen diğer konuşmacılar gibi ben de Bilyay Vakfı’na misafirperverliklerinden dolayı teşekkür etmek istiyorum. 1990 yılında ilk kez Türkiye’ye geldiğimde, İstanbul’da olmaktan son derece mutluydum ve 1994 yılında Türkiye’de, Şanlıurfa’da bir çobanın üzerinde hayvan figürleri olan taş megalitleri bulmasıyla çok önemli bir arkeolojik keşfin gerçekleşeceğinin farkında değildim. Arkeologlar tarafından keşfedilen ve Göbeklitepe olarak bilinen bölge, tarihi milattan 12.000 yıl öncesine dayanan çok çok eski bir yerleşim yeriydi. Bu hayvan megalitleri büyük bir ihtimalle şamanlar tarafından yapılmış ve tasarlanmışlardı. Çünkü şamanlar kendileri ve hayvan güçleri arasında bir birlik kurma konusuyla çok ilgilenmekteydiler. Aynı zamanda, hayvanlardan enerji aldıklarına inanırlardı ve elbette ki yemek ve besin kaynağı olarak hayvanlara bağlıydılar. Türklerin kökenleri şamanik dönemlere dayanır ve hala İslamiyetin Türkiye’de çeşitli halk geleneklerinde uygulanmasında ve hatta kümes hayvanı kurban etme geleneklerinde şamanik etkilere rastlanır.
Şamanların dönemlerinde ruhsallık ve bilim arasında hiçbir ayrım yoktu. Bu durum yıllar geçtikçe değişti, Şamanlara sadece ilk bilimsel araştırmacılar ve uygulayıcılar olmalarının yanı sıra, ilk spiritüel uygulayıcılar olmalarından dolayı da saygı duymalıyız. Öyleyse, Şamanların o zamanlarda ve günümüzde kimler olduklarını keşfetmeye çalışalım. Çünkü dünyada hala şamanlar yaşamaktadır ve ben çoğunu ziyaret etme ayrıcalığına sahip oldum. Şamanların dikkatlerini normal yollarla elde edilemeyecek olan bilgileri elde etmeye gönüllü bir şekilde adapte edebilen ve tüm toplumun üzerinde bütün olarak sağlıklı gelişimi kolaylaştıran, stresi ve hastalıkları hafifleten sosyal olarak kabul görmüş uygulayıcılar olduklarını söyleyebiliriz. Onların sosyal olarak kabul görmüş uygulayıcılar olduklarını söyleyebiliriz çünkü Şamanların mutlaka toplumlarındaki üyelerin onayını almaları gerekirdi. Birisi sadece kendini Şaman ilan edip çalışmaya başlayamazdı. Bu onur ona toplumun yaşlıları tarafından, diğer şamanlar tarafından ya da toplumun tümü tarafından verilmeliydi. Aynı zamanda değiştirilmiş bilinç hallerini kullanıyorlardı; rüyaları, dansı, ilahileri, müziği kullanarak toplumun diğer üyeleri için normal şartlarda elde edilmesi mümkün olmayan bilgilere ulaşabiliyorlardı. Vizyonlar görüyorlardı, kehanet rüyaları görüyorlardı, keskin bir iç görüleri vardı. Tüm bu bilgileri toplum adına kullanıyorlardı. Toplumu düşmanlara karşı korumak için, insanları hastalıklarından iyileştirmek için, stresi azaltmak için, toplumun geleneklerini aktarmak için ve toplumun bireyleriyle, aileleriyle ve toplumun bütünü ile çalışmak için toplumu güçlü ve sağlıklı tutuyorlardı. Şaman kelimesi Sibirya’dan gelmektedir, ancak arkeologlar ve antropologlar dünyanın her yerindeki şaman uygulayıcıları arasında çok çok fazla benzerlikler keşfetmişlerdir, böylece şamanlar pek çok antropolog tarafından ziyaret edilip, üzerlerinde çalışıldıkça terim genellenmiştir.
Şu anda şamanlar çeşitli yollarla bu alana çağırılmaktadırlar. Çağrı, bir şaman uygulayıcısının takip etmeyi seçtiği bir yoldur; ruhsal bir yolculuk ya da sosyal bir yol. Şamanizmde bir çağrı, ciddi bir hastalık, ya da en azından kısmen iyileşilen bir kaza gibi çeşitli formlar alabilir. Bir Huicol Şamanı olan ve Meksika’dan çok iyi tanıdığım Don Jose, bir çiftçiydi, mısır yetiştiriyordu, bir iş kazasında sağ elini kaybetti, eli kesilmişti ve tekrar yerine dikilemedi.
Umutsuzluğa düşmek, depresyona girmek, kendini içkiye vermek yerine, bunun şamanizme başlaması için ruhlardan gelen bir çağrı olduğunu düşündü ve daha yaşlı bir şamanın çırağı olarak bir üre çalıştıktan sonra, Huicol kabilesinin en çok tanınan şamanı haline geldi ve hizmetle dolu harika bir yaşam sonunda, geçtiğimiz günlerde, 110 yaşında iken hayata veda etti. Öyleyse, çağrının ortaya çıkabileceği yollardan biri budur. Ancak aynı zamanda kalıtsal bir miras vardır, şamanik uygulayıcılık çoğunlukla anne babadan çocuklara geçmektedir. Brezilya’da Salvador şehrinden bir şaman olan Maria Sabina, “küçük anne kadın” ben onunla tanıştığımda 90’lı yaşlarındaydı. Uzun bir şamanlık yolundan geldiğini söyledi, başlarda çağrıya direnmiş çünkü çok fazla çalışma ve fedakarlık olacağını biliyormuş, ancak dedi ki: “Ruhlar gelip kapınızı çaldığında kapıyı açmalısınız. Eğer açmazsanız, hasta olabilir, delirebilir hatta ölebilirsiniz de.” Böylece, ruhları içeriye almış ve onlar da gerekli eğitimi ona vermişler ve O Brezilyanın en çok tanınan Şamanı haline gelmiştir. Şamanların çağrılması için üçüncü bir yol daha vardır. Bu bir rüya veya tanrı ruhtan ya da ölmüş bir şamandan bir ziyaret olabilir. Amerika’dan adı Fred Sweeney olan bir şaman tanıyorum Kanada’da bir seyahatte iken tüm vücudunun kurtlar tarafından paramparça edildiği ve sonra tekrar bir araya geldiği bir rüya görmüştür. Bu rüyaya çok şaşırmış, ancak bununla ilgili hiçbir şey düşünmemiştir.
Grup içi ilişkilerde danışmanlık yapan bir kişiydi. İnsanların problemlerine dair ilham dolu içgörüleri, yeşil gözlü bir kurt imgesini gördüğünde ve kurt ona insanlara nasıl yardım etmesi gerektiğini söylediğinde ortaya çıkmaya başladı. Rolling Thunder adında ünlü bir şamana gitti ve Rolling Thunder Ona; “Şaman olmak için çağrılmışsın” dedi. Daha sonra kendisi Gri Kurt (Grey Wolf) adını aldı, Rolling Thunder ile ve diğer şamanlarla çalıştı ve hayatının geri kalan kısmını insanları iyileştirerek ve şamanik bakış açısından insanlara danışmanlık yaparak geçirdi. Öyleyse, bunlar çağrının gerçekleşme yollarıdır sonrasında ise eğitim başlar. Şaman eğitilmelidir, şamanın ölüme gittiği ve tekrar doğduğu, ölüm ve yeniden doğum eğitimleri vardır. Bu geçişe yardımcı olan şamanların bebeklerin doğumuna, insanların ölümüne, gençlikten yetişkinliğe geçişe ve ruhun bakımına nasıl yardım edileceğini bilmeleri gereklidir. Şamanların yaptıkları en önemli şeylerden biri kayıp bir ruhu bulmak ve onu geri getirmektir.
Amerika’da Irak ya da Afganistan’daki savaşlardan dönen post dramatik stres bozukluğu dediğimiz bir rahatsızlık geçiren çok sayıda asker vardır. Şamanlardan bazıları onların hala Irak ya da Afganistan’da kalan ruhlarının bir kısmını geri getirmede yardımcı olmaktadır, bir yolculuğa çıkarlar, ruhu bulurlar geri getirirler ve bu askerlerin varlıklarını yeniden toplamalarına ve daha iyi bir hayat yaşamalarına yardımcı olurlar. Bu elbette ki bu problemle baş etmek için genel olarak kabul görmüş bir yol değildir, ancak bir şamanla çalışma şansına sahip olmuş pek çok asker bunu oldukça etkili bulmuştur. Ayrıca şamanlar insanların öbür dünyaya hazırlanmalarına da yardım etmektedirler ve çoğu Şamanik gelenekte reenkarnasyona inanılmaktadır ve insanlara geçmiş hayatlarından da bahsetmişler ve bu hayatlarında ortaya çıkan geçmiş hayatlardan kaynaklanan problemlerin çözümüne de yardımcı olmuşlardır. Daha önce bahsetmiş olduğum Rolling Thunder 3 tane geçmiş hayatını hatırlayabildiğini ve üçünden de bir şeyler öğrenmiş olduğunu söylemiştir.
Pekala, şamanlar sıra dışı bilgilere nasıl ulaşıyorlar? Bunu çeşitli yollarla gerçekleştiriyorlar. Davul çalmak çok popüler yollardan biridir. Rolling Thunder ile birlikte davul çalma halkalarında bulundum, davul çalma ve dans 1-2 saat sürdü. Dansın, bildiğiniz gibi şamanik dansın izlerini Türkiye’deki ve dünyanın bu kısmındaki ülkelerde yer alan sufi dansçılarında görebilirsiniz. Sufilerin şamanik gelenekler ile güçlü bağları mevcuttur. Aynı zamanda da rüya görme yöntemi kullanılır. Rüyalar şamanlar için insanların hastalıkları, bir grup insanın problemleri, ailelerin yaşadıkları zorluklar, hastalıklara ve düşmanlara karşı korunma yöntemleri ile ilgili bilgilere ulaşabildikleri çok önemli bir yoldur. Bunların hepsinin cevapları rüyalardan gelebilir. Aynı zamanda diğer insanlara da rüyalarıyla ilgili yardımcı olabilirler.
Genç bir adam bir gün Rolling Thunder’a gider ve der ki; “ İki bufalo ile ilgili bir rüya gördüm. Beyaz bir bufalo siyah bir bufalo ile kavga ediyordu” Rolling Thunder der ki; “Gözlerini kapatmanı ve bu rüyayı tekrar gördüğünü zihninde canlandırmanı istiyorum.” Genç adam gözlerini kapatır, rüyayı tekrar görür ve der ki; “Beyaz bufalo ve siyah bufalo benim iki farklı tarafım, beyaz bufalo çok mükemmeliyetçi ve her şeyi doğru yapmam gerektiğini söylüyor ve siyah bufalo hayatı hafife almamı, rahat olmamı hiçbirşeyi mükemmel yapmak zorunda olmadığımı söylüyor.” Bunun üzerine Rolling Thunder der ki; “Bufaloları bir araya getir, bu bufalolar ikisinin de en iyi taraflarını taşıyan gümüş bir bufalo ortaya çıkaracaklar.” Ve sonra genç adam siyah ve beyaz bufaloyu bir araya getirir ve onlar gümüş bir bufaloya dönüşür ve onun güç hayvanı haline gelir ve bu da onda devam eden çatışmaya son vermiş olur. Şamanlar aynı zamanda bilinç hallerini değiştirmek için bitkisel maddeler ve ilaçlar kullanırlar. Birkaç dakika önce adından söz ettiğim Meksika’daki Huicol kabilesinden Don Jose Rios peyote kullanırdı. İnsanları peyote avlarına götürürdü, peyote hasadı için ve bu avlardan önce özel bir çeşit diyet yaparlardı; birkaç hafta süresince et yemeyi bırakırlardı ve kendilerini bazı şeylerden mahrum bırakırlar, birkaç hafta süresince seks de yapmazlardı. Diğer şamanik mahrumiyetlerde uykudan, sudan, yemekten mahrumiyet vardır ve bu tür oruç onları vizyonlar görmeye hazırlar. Öyleyse şamanların insanlara yardım edebilmek için dikkatlerini ve bilinçli farkındalıklarını değiştirmek gibi bilgi edinebilecekleri pek çok yol vardır. Biz sıklıkla bunlara şamanik bilinç halleri deriz. Ve bunlar rüyaları, vizyonları, önsezileri ve hisleri de içerebildikleri gibi aynı zamanda doğal hayatın gözlemlerini de taşırlar. Şamanlar doğada çoğu insanın fark etmediği şeyleri fark ederler. Havadaki değişiklikleri fark ettikleri için hava tahmininde bulunabilirler, Ağaçlardaki değişimleri fark ettikleri için mevsimleri tahmin edebilirler. İnsanların yüzlerindeki, konuşmalarındaki, cilt renklerindeki kokularındaki değişimleri fark edebildikleri için hastalıkları fark edebilirler. Aynı zamanda sosyal hayattaki gözlemleri yoluyla, kabilelerdeki problemleri insanların birbirine yakınlığını, birbirine nasıl baktıklarını, nasıl davrandığını dikkate alarak çatışmaları ve problemleri de basitçe dikkatli gözlemleri yoluyla fark edebilirler. Bu durumda şamanik bilinç halleri her zaman rüyalar ve ilaçlar yoluyla olmak zorunda değildir, dikkatli bir gözleme de dayanabilir ve şamanlar bu dikkatli gözlemi geliştirmenin öneminin fazlasıyla farkındadırlar. İngilizcede bu kelimeyi üç değişik şekilde telaffuz ederiz; Şaman, Şa’man, Şam’an. Üçü de doğrudur.
Şimdilerde, şamanik efsane ve hikaye anlatımlarında semboller, metaforlar ve öyküler kullanılır. Şamanlar mükemmel hikaye anlatıcısıdırlar ve geleneklerinden birisi kabilelerine ait mitlerin, efsanelerin ve hikayelerin bir nesilden diğerine aktarılmasıdır.
Semboller ve metaforlar Şamanlara içsel süreçlerini, bedenlerinde, doğal çevrelerinde neler olduğu, diğer insanlarla ve ruhsal dünyayla etkileşimlerini hissetmelerinde yardımcı olmaktadır. Her şamanik kabilenin elbette ki farklı ruhsal yardımcıları, farklı yardımcı hayvanları, yardımcı kuşları, farklı soyları vardır. Hatta bazıları başka bitkilerden ve başka boyutlardan, dünyada hiç yaşamamış olan uzaylılardan da yardımcıları olduğunu iddia etmektedir. Bu yardımcılar onlara toplumlarını şamanize etmek için bilgi getireceklerdir.
Günümüzde şamanlar efsane olarak adlandırdığımız şeylerle ilgilenmektedirler ve batı dünyasında efsaneler önemsiz olarak nitelendirilmekte, batıl inanç olarak görülmektedir bu nedenle fazla ciddiye alınmamaktadır. Ancak psikolojik bir perspektiften söyleyebiliriz ki, efsaneler insanların varoluşu ile ilgili sorunları ele alan ve davranışsal sonuçları olan ifadeler ya da hikayelerdir.
Efsaneler doğal fenomeni açıklar ve insanları ruhsal alanlarla birbirine bağlar. Günümüzde şamanik efsaneler doğal fenomenleri açıklamakta ancak bu yavaş yavaş yerini bilimsel araştırmalara bırakmakta ve böylece bilim mitolojinin yerini almaktadır. İnsanlara yaşam geçişlerinde rehberlik etme yerini tıbba bırakmış, Tıp doğuma, hastalığa ve ölüme yardımcı olur hale gelmiştir. İnsanların toplumdaki yerlerini tayin etme konusu hukuka bırakılmıştır ve kanunlar insanların toplumdaki statüsünü, hangi haklara sahip olup olamayacağını belirler hale gelmiştir. Öyleyse mitolojik bir bakış açısından bakıldığında, efsaneler sadece faydalıdır ve insanları ruhsal alanlarla birbirine bağlamaktadır. Eski dünya anlayışındaki efsaneler yerini bilime, tıbba ve hukuka bırakmıştır, ancak yine de insanlar için hayatlarına bir anlam bulma ihtiyacı devam etmektedir. Bunun sonucu olarak hala ruhsal geleneklerimiz vardır, kiliselerimiz, camilerimiz, tapınaklarımız insanlara ruhsal bir his kazandıracak açık alanlarımız vardır, bu nedenle de ruhun ve bilimin birlikte çalışmayı öğrenmeleri gerekmektedir. Elbette ki bu önemli konferansın temelini de bu oluşturmaktadır.
Günümüzde spiritüel efsaneler toplumları bağlayıcı aktivitelerde sıklıkla kullanılmaktadır. Ayinler çok küçük aktivitelerdir, ritüeller orta düzeyde, törenler daha geniş çaplı aktivitelerdir. Bu mitsel aktiviteler bazı şeyleri sağlarlar; inanç sistemlerini, ahlaki değerleri, sosyal ve kişisel kimlikleri güçlendirirler. Bilimin ve ruhsallığın yıllar boyu nasıl birbirinin içine geçtiğini Kuzey Japonya’daki Ainu insanlarını anlatarak örneklendirmeme izin verin. Bu insanlar günümüze kadar devam eden çok güçlü şaman geleneğine sahip insanlardı ve yüzlerce yıl önce bir güneş tutulması sırasında güneşin kaybolduğunu fark ettiklerinde şamanlar gelir ve onlara bir ejderhanın güneşi yuttuğunu söyler, topluluktaki herkesin dışarı çıkıp birlikte davul çalması ya da tencere tavalarını birbirine vurması ve “Güneşi Kus! Güneşi Kus” diye bağırmaları gerekmektedir. Bu şekilde söylerler, söylerler ve işe yarar; güneş geri gelir, her seferinde işe yarar. Yüzlerce yıl boyunca güneş geri gelir. Böylelikle bu ritüeli hiç bırakmazlar çünkü gerçekten işe yaramaktadır. Elbette ki sonunda, onlar da keşfetmişlerdir ki, güneş ve dünyanın arasında giren şey aydır ve tutulmanın açıklaması budur. Ama bu ritüeli bırakmışlar mıdır? Hayır. Demişlerdir ki, “Ejderha ayın sembolüdür şimdi bunu bilimsel bakış açısından anlayabiliyoruz ama hala bu manevi geleneğimizi korumak istiyoruz. Hala geçmişimizle bu bağımızı sürdürmek istiyoruz.” Ve hala günümüzde de güneş tutulması olduğunda dışarı çıkarlar ve “güneşi kus!” “güneşi kus!” diye bağırırlar bunda herhangi bir sihir olmadığını bilirler ve tutulmayla ilgili bilimsel kanunların yanı sıra sihir de teknolojinin bir parçası haline gelmiştir ve diyebiliriz ki teknoloji, yeni sihir halini almıştır ve bu benim bildiğim kadarıyla biraz karmaşıktır. Çünkü, eski geleneklerini bir kenara atmamışlar, onları yeni gelişmeler ışığında değiştirmişlerdir. Ve şamanizmle ilgili en harika şeylerden biri, gerçekten açık görüşlü olmasıdır. Yeni geleneklerden çıkar, yeni geleneklerle işbirliği yapar, çok açık uçludur ve bilime çok benzer. Bilim şu anda kapalı bir sistemdir, bilimin sürekli açık olması gerekir. Bilimde hiçbir şey %100 kanıtlanmamıştır. Her zaman bir istisna olabilme şansı vardır, yeni keşifler olabilir ve parapsikoloji de bu yüzden önemlidir çünkü öğretiye göre bilim zaman, mekan ve enerji hakkında tüm cevaplara sahip değildir. Parapsikoloji bilimsel kuralların istisnaları olduğunu söyler ve bilime, telepati, duru görü, önsezi, psikokinezi ve parapsikolojinin konusu olan diğer fenomenler gerçekleştiğinde neler olduğu ile ilgili daha geniş çerçeveyi görmesinde yardım eder.
Günümüzde, bu ritüeller adım adım mitolojik temaların performanslarıyla yazılmış ve tasarlanmıştır. Sosyal dayanışmayı arttırma, hayat geçişleri ya da kültürel geçişlere eşlik etme, toplumsal değerleri güçlendirmeyi amaçlamışlardır. Pek çok örnek vardır, örneğin mazatec veledas , Maria Sabina 20. yüzyılın en ünlü şamanlarındandır çünkü batı bilimine kutsal mantar bilgisini ilk getiren kişi odur ve Amerikadan gelen konuklara bu mantarların yüzlerce yıldır gizlice kullanıldığını söylemiştir. (46.49) İspanyollar elbette ki vizyonlar görmek için mantarların kullanımını yasaklamışlar ve bunun şeytan işi olduğunu söylemişlerdir. Organize dinlerin şamanizmle sorunları olmuştur çünkü Şamanizm ruhsal bir teknolojidir, bir din değildir ve Şamanizm çok açık görüşlü iken, dinler dar görüşlü olabilir. İspanyollar Mazatec’in mantarları yiyip vizyonlar gördüğünü gördüklerinde, “Katalolik kilisesi izin vermedikçe hiç kimse mantarları kullanamaz” demişlerdir. Böylelikle şamanları öldürmüşlerdir. Aynı şey kuzey Amerika’da da gerçekleşmiştir. Protestanlar şamanları Tanrı ve ruhlarla direkt olarak iletişimde oldukları ve karşı cinsin kıyafetlerini giyiyor olmaları gerekçesiyle öldürmüşlerdir. Kadın şamanlar erkek kıyafetleri giyerken, erkek şamanlar kadın kıyafetleri giyiyorlardı. Bu Sibirya’da da böyle olmuştu, Hristiyanlara göre “ Bu cinsleri karıştıran bir şeydi, bu pagandı ve batıl bir inançtı” bu yüzden onlar da şamanları öldürdüler. (48.02) 20. yüzyılda da komünistler Sibirya’da şamanların aynı şeyi yaparken bulduklarında da aynı olay gerçekleşmiştir. Sibirya’daki şamanlar için cinsel enerjileri bir araya getirmek için karşı cinsin kıyafetlerini giymek çok sık rastlanır bir durumdur ve komünistler de Sibirya’da şamanları öldürmüşlerdir. Şamanlar davullarını saklamak, onları gömmek ve yeraltına gizlenmek zorunda kalmışlardır. Şimdilerde Şamanizm geri dönmüştür, şamanların çocukları ve torunları davulları geri getirmişler ve Sibirya’da şamanlığa devam etmektedirler. Ancak bu kapalı inanç sistemleri yıllar boyunca şamanizme çok düşmanca davranmışlardır ve yine bu Türkiye’ye övgüdür ki; yıllar boyunca Şamanizm canlı tutulmuş, İslamiyetle, halk gelenekleri, sanat yapıtları ile birleştirilmiştir ve hala bu harika ülkede şamanizmin izlerine rastlanmaktadır.
Şamanlar:
İlk Bilimsel Araştırmacılar ve
İlk Ruhsal Uygulamacılar
2. Bölüm (2.İstanbul Parapsikoloji Konferansı)- Stanley Krippner
Çeviren: Nurhan Gevrek
Şimdi başka bir örneğe geçiyorum: Huichol nearikas. Size, 110 yaşındaki ünlü Huicol Şamanı Don Jose Rios’tan bahsetmiştim. İplik boyamaları adında bu harika sanat şekline sahiptirler. Resimler iplikten yapılmaktadır. Peyote kullanırlar, vizyonlar görürler, geniş bir panoya vizyonlarını çizerler üzerine iplik yapıştırırlar ve bunu yüzlerce dolara turistlere satarlar, bu biraz olsun para kazandıkları yollardan biridir. Bu vizyonlarını ritüeller yolu ile ifade etmelerinin bir yoludur. Brezilyanın yağmur ormanlarında “Ayahuasca” kullananların vizyonları da vardır ve pek çok şaman burada da vizyonları sanatsal olarak çizmişlerdir. “Ayahuasca” İki ya da daha fazla orman bitkisinin karışımı olan sıra dışı bir anahtardır ve çok canlı vizyonlara neden olur. Peru’da Ichitos’ta Pablo Amoringo adında bir şaman bir okul kurmuştur. Buradaki çocuklar sanatçı olarak yetişmekte ve kendi Ayahuascha vizyonlarını çizmektedirler.
Görebileceğiniz gibi şamanlar pek çok dili konuşabilirler, bilimin, hukukun, sanatın ve ruhun dilini konuşabilirler. Çok az kişi bunu yapabilir. Ve bence modern çağımızda bu dilleri birbirine karıştırma sorunu vardır. Bu, Türkiye’nin modern çağa girmesindeki önemi keşfeden Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük katkılarından biridir. Dinin dili, bilimin dilinden, hukukun dilinden ayrı olmalıdır, böylelikle laik bir ülke yaratmıştır ve bu da Türkiye’nin İslam Dünyasında bu ölçüde benzersiz olmasının nedeni, budur. Çünkü laiktir ve çok büyük bir gelişme göstermiştir. İslam dünyasındaki diğer ülkeler bu dilleri birbirine karıştırmıştır ve bu da modern dünyanın ihtiyacının çok dışındadır. Belki gelecekte bir gün bu diller tekrar bir araya gelebilir, ancak hayır, şimdi değil! Şimdi işler pek iyi gitmemektedir ve yine bu, ülkesini laik tutarak bunun sonucunda büyük gelişme kaydeden Atatürk’e ve Türkiye’ye bir övgüdür.
Size biraz da Kuzey Batı Hindistan “potlatch”larından söz etmeme izin verin. Kuzey Amerika’nın kuzey doğu kısmındaki kabileler yılda bir ya da iki kez festivaller düzenleme geleneklerine sahiptirler ve kabiledeki zenginler bu festivaller boyunca bazı şeylerini dağıtırlar, battaniyelerini, resimlerini, yiyeceklerini dağıtırlar, ihtiyacı olanlar da gelip bunları alır. Bu onlar için zenginliği yeniden dağıtmanın yoludur. Ben buna Endonezya’daki Sulawesi adasında da rastladım. Birisi öldüğünde büyük bir cenaze için yeterince para sahibi olmayı beklerler ve toplumun üyelerine pek çok değerli şey dağıtırlar. Ben de onların bir töreni sırasında orada bulunuyordum. Ölen kişiye olan şey şudur; ölen kişi ağaç üzerinde bir eve konulur ve ailenin yeterince parası olana kadar orada bekletilmesi gereklidir. Bu evden dışarıya giden küçük tüpler vardır, çünkü vücut sıvıları cesetten dışarıya bu tüplerden geçerek yere akacaktır, ancak bu tüpler tüm süreci hijyenik hale getirmektedir. Bazen şaman topluluğun cenaze için yeterince parası olduğunu düşünene kadar, 3 ay, 4 ay, 5 aya kadar beklerler, daha sonra bu zenginliğin, yiyeceklerin paylaşıldığı büyük şamanik kutlamayı yaparlar ve sonrasında ölü gömülebilir.
Amerika’da son 40 yıldır Greatful Dead adlı, üyelerini uzun yıllardır tanıdığım bir müzik topluluğu vardır. Konserleri şamanik etkiler uyandırmaktadır. Çünkü, konserler boyunca insanlar ruhsal deneyimler yaşamakta, müziği dinlediklerinde bazen hapların, bazen dansın etkisiyle kendilerinden geçerek transa girmektedirler. Öyleyse popüler kültürde hatta batı dünyasında, Amerika’da bile rastlanabilen şamanik unsurlar vardır.
Şimdiye kadar efsanelerden söz ettik şimdi de, 20. yüzyılda tanımış olduğum belirli bazı Şamanlardan ve onların Şamanizmi ve bilimi nasıl birleştirdiklerinden bahsedeceğim: Walles Balck Elk, Black Elk Speaks (Black Elk Konuşuyor) kitabına konu olan Nicholas Balck Elk’in yeğenidir. Nicholas Black Elk küçük bir çocukken bir vizyon görmüştür. Oglala Sioux Kabilesi Onun vizyonlarını fark etmiş ve şaman bunun “tüm topluluğu ilgilendiren bir vizyon” olduğunu söylemiştir ve tüm topluluk kırık yay ve onu topluluğun nasıl tamir ettiği ve kabilenin gururunu nasıl tekrar sağladığı ile ilgili vizyondan ilham almıştır. Topluluğun bir üyesi bir vizyon ya da bir rüya gördükten sonra topluluğun buna dikkatle yaklaşması özellikle Kuzey Amerika Hint şamanizminde oldukça yaygındır. Çoğu kabilede kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması ve yaşlılar konseyinin küçük çocukların gördüğü vizyonlarla ilgili hikayeleri dinlemesi çok paylaşımcı ve demokratik bir süreçtir.
Walles Black Elk pek çok yönden önemlidir, kendisi aynı zamanda kanun dilini de konuşabilmektedir. Çok etkili bir kişidir. Hint Amerikan Dini Özgürlük yasasının 1978 yılında meclisten geçmesini sağlamıştır. Bu yasayla Kuzey Amerika Hintlilerine törenlerinde “peyote” kullanma hakkı sağlamıştır. “Peyote” kaktüsten elde edilen zihin değiştirici bir maddedir. Yerli Amerikan Kilisesi üyeleri tarafından kullanılmıştır, 250.000 yerli Amerikalı bu kilisenin üyesidir. 10 yıl öncesine kadar her şey çok iyi gitmiştir ta ki, Amerikan yüksek mahkemesi Yerli Amerikalıların dinlerinin çok önemli olmadığı ve kanunlar önünde eşitliği hak etmediği yönünde bir önerge imzalayana kadar. Bu yüksek mahkemenin muhafazakar üyesi yargıç “Alito”dur. Dini özgürlük yasasından uzaklaşmalar başlamıştır ve bu nedenle Meclisten yasayı tekrar geçirmeleri gerekmiştir. Bu Bill Clinton’un başkan olduğu dönemdir ve kanun oybirliği ile meclisten geçmiştir. Mecliste yerli Amerikalılara destek göstermek amacıyla kimse yasaya karşı oy kullanmamış, böylelikle yerli Amerikalıların peyote kullanma hakkı onaylanmıştır. Sadece 2 yıl önce Amerikan yüksek mahkemesi tarafından Ayahuascanın dini amaçla kullanımı da uygun bulunmuştur. Bu sefer karşı oy olmadan onaylanmıştır, Yargıç Alito da lehe oy kullanmış, yıllar süresince o da dersini almıştır.
Bir diğer kişi, 20 yıl süresince; ölümüne kadar; birlikte çalıştığım Rolling Thunder. Stephan Schwartz ve Charles Winstead’in de onunla çok ilginç karşılaşmaları olmuştur. Çoğumuz yıllardır onu tanırız, peki kendisinin bilime katkısı ne idi? Tıbbi bitkiler ile çalışmak konusunda çok yetenekliydi. Bir keresinde kampına gittiğimde beni yüzlerce, yüzlerce bitkinin olduğu bahçesine götürdü. Bitkilerin bazıları kağıt torbalarda bazıları plastik poşetlerdeydi, bazıları Çin bitikleri bazıları Hint Ayurvedik bitkileriydi, bazıları batının ilaç fabrikalarındandı. Nasıl kullanılacağını öğrendiği ilaç örnekleriydi. Dedi ki, “Birisini iyileştirmek için gücüm yettiğince kullanabileceğim her şeyi kullanabilirim.” Ve yine bu Şamanların pek çok kaynaktan nasıl yararlandıklarını göstermektedir. Aynı zamanda Rolling Thunder politikanın dilini de konuşurdu. Bir politik eylemciydi ve çok saygı duyduğu yerli Amerikalıların haklarının ve kanunların çiğnenmesine karşı fazlasıyla mücadele halinde olan senatör Ted Kennedy ile birlikte çalışmıştı. Nevada’nın bu bölgesinde bazı işgalciler yerli Amerikalıların topraklarını inek yetiştirmek ve yasal olmadığı halde maden aramak için ele geçirmek istemişler ve Rolling Thunder buna karşı sosyal bir hareket başlatmış ve kanunların uygulanmasını sağlamıştır. Bunun üzerine bir gece birisi penceresine ateş etmiştir, Tanrıya şükür kurşun ona isabet etmemiştir, ancak pek çok kez bana duvarındaki kurşun deliğini göstermiştir. Bu politik cesaret içeren hareketini neredeyse hayatıyla ödeyecek hale gelmiştir.
Şimdi Maria Sabina’dan bahsetmek istiyorum. Onu 1980 yılında, kendisi 91 yaşındayken ziyaret ettim. Şamanlar genellikle çok çok uzun yaşarlar. Psişik yetenekleri olan diğer insanlardan bir şekilde farklıdırlar. Medyumlar genellikle şamanlar kadar uzun yaşamazlar, ancak medyumların çok çok farklı çalışma şekilleri vardır. Genellikle toplumun desteğini almazlar ve genellikle ruhsal varlıkları üzerinde kontrol sahibi değildirler. Şamanlar bunu yapabilir. Şamanların ruhlarını yönettiklerine ona git dediklerine, gel dediklerine, istediklerini yaptırdıklarına şahit oldum. Öyleyse şamanlar çok fazla kontrole sahiptir.
Maria Sabina Meksika’daki Huauatla de Jimenez kasabasında kutsal mantarları insanların vizyonlar görmelerini sağlamak, hastalandıklarında onları iyileştirmek için kullanmıştır. Onunla tanıştığımız dönemde mantarları kullanmak için çok yaşlı ve zayıftı, ancak onun yerine grubumuzun bazı üyelerine çiçeklerle bir kutsama vermiştir. Ve onunla iki harika röportaj yaptık, röportaj sırasında üzerinde huipul adındaki tören kostümü vardı. Bu kostüm mantar törenlerini yaptığında giydiği kostümdü. Aslında Maria Sabina doğaçlama şiirler söylemekte ve bunlar Roma Katolik Kilisesi’nden, Mazetek teknolojisinden, mantarla yapılan seanslardan temalar içermektedir ayrıca bu şiirler birer sanat yapıtıdır. Öyleyse Onun sanatsal dili de ruhsal dil kadar iyi kullanabildiğini söyleyebiliriz. Tüm bu şiirler bir araya getirilmiş, kaydedilmiş ve yayınlanmıştır ve zaman zaman kitaplarda ve performanslarda ortaya çıkmaktadır ve O der ki; “Ben güneşin kızıyım, ben gökteki dev saatim, Meryem Ana’yla konuşurum ve Hz. İsa’nın bir parçasıyım.” Pek çok geleneğe ait dinsel öğeleri işin içine dahil eder ve hepsi de onun şamanik şarkılarında bir bütünlük halinde bir araya gelirdi.
Diğer bir kişi de, Credo Mutwa’dır. Muhtemelen kendisi günümüzde yaşayan en ünlü şamandır. Kendisi Güney Afrika’dan bir Zulu şamanı, politik bir eylemci ve bir mitoloji koleksiyoncusudur. Harika bir yazardır. Zulu geleneğine ait efsaneleri bir araya getirdiği üç kitap yazmıştır. Sizlerle şimdi efsanelerinden birini paylaşmak istiyorum çünkü günümüzle oldukça ilgilidir. Zulu mitolojisine göre Gök Tanrı ve Yer Ana binlerce yıl öncesinde bir araya gelmiş ve iki erkek çocuk sahibi olmuşlardır. Biri erkek bir oğul, diğeri dişi bir oğulmuş. (Erkek ve dişi kelimesinin karışımından oluşan bir kelimedir.) Zamanla dünyada onların yarattıkları insanlar bazı sorunlar yaşamaya başlarlar. Kendilerine nasıl bakmaları gerektiğini bilmiyorlardır, onları yiyen canavarlar vardır ve Gök Tanrı ve Yer Ana erkek oğlu dünyaya gönderirler, erkek oğul canavarları öldürür. Sonuçta dünyadaki insanlar barış içinde yaşayabilir hale gelirler. Erkek oğula minnettar olmuşlardır mıdır? Ona teşekkür etmişler midir? Hayır, erkek oğlu kıskanmışlar, onu çarmıha germişler ve öldürmüşlerdir. Sonrasında yer ana ve gök tanrı onu diriltmiş, ve tekrar göğe almışlardır. Sonrasında dünyadaki insanlar problem yaşamaya devam etmişlerdir, bunun üzerine de bu sefer dişi oğlu dünyaya göndermişlerdir. Dişi oğul onlara tarımı, çiftçiliği, ürün yetiştirmeyi, giysi dokumayı öğretmiştir. minnettar olmuşlardır mıdır? Ona teşekkür etmişler midir? Hayır, Onu kıskanmışlar ve öldürmüşlerdir ve bu sefer Gök Tanrı ve Yer Ana demişlerdir ki; “ Dünyadaki insanlar derslerini öğrenene kadar, barış içinde yaşayabilinceye kadar bekleyeceğiz ve daha sonra o oğlu dirilteceğiz.” Çok uzun süredir beklemektedirler hala da bekliyorlar. Dünyadaki insanlar hala barış içinde yaşamayı öğrenemediler, dünyaya nasıl bakmaları gerektiğini öğrenemediler ve Zulu geleneğine göre dişi oğul, insanlar birbirleri ile barış içinde yaşamayı öğrendiğinde diriltilecektir. Bu, konferans süresince üzerinde düşünmemiz gereken, parapsikolojiden, bilimden, ruhsallığın dilinden öğrenebileceğimiz bir şeydir. Zulu’ların dişi oğlunu diriltmeye ve dünyamızı kurtarmaya bugün yardım edebilir miyiz? Biraz da sorulara zaman ayırmak istiyorum sunumum ve açıklamalarım sona erdi. Teşekkür ederim.
Şu anda bir soru yok, öyleyse size bilim ve şamanizmden biraz daha fazla örnek vermek istiyorum. Ayahuaschadan bahsettim. Amazonda kullanıldığı bölgeye göre pek çok isimler alan Ayahuascha bilim adamları ve Şamanlarda karmaşık bir zihin değiştirici örneği olarak kullanılır. Jeremy Narby Cosmic Serpent (Kozmik Yılan) adlı kitabında, “Burada 80.000 bitki çeşidi içinden beyin hormonu içeren bir çalı ve sindirim bölgesi enzimini devre dışı bırakan; diğer türlü etkiyi bloke edecek olan; vine içeren bir maddeyi birleştirebilen, elektron mikroskobu olmayan insanları görüyorsunuz” Sanki bitkilerin moleküler özelliklerini ve onları bir araya getirme sanatını biliyor gibidirler. Şu da aklınızda olsun, Amazon’da 80.000’den fazla bitki vardır. Şamanlar iki bitkiyi alıp, vizyonlar yaratacakları şekilde onları kombine etmeyi nasıl biliyorlardı? Bunu Şamanlara sordum, onlara göre bunda hiç sihir yoktur ve derler ki; “Bitkiler bize söyledi.” Hepsi bu kadar basit. Bu da şimdiye kadar edindiğimiz en iyi açıklamadır. İşte size Şamanların bugün imgelemeyi değiştiren bilimsel bir ürünü nasıl ürettiklerine dair harika bir örnek, sonra size bir örnek daha vereceğim.
Yerli Amerikalı Şamanlar tarafından kullanılan ilaçlar çoğu zaman Avrupalı işgalcilerin kullandıklarından çok daha etkiliydi. Stein (1942) Amerika’nın batı kısmında yer alan Rappahannock kabilesi tarafından kullanılan bitkisel ilaçların %60’ının sorgulanamaz bir tıbbi değere sahip olduğunu öne sürmüştür. Avrupa ilaçları çok daha az yararlıydı. 1962 yılında Amerika Ulusal Bilim Akademisi, 1938’den itibaren piyasaya sürülen ilaçların etkinliği üzerine bir araştırma yürütmüş ve bu oranı %40 olarak tespit etmiştir. Ve bu rakamın da ancak yarısı üreticilerinin iddialarını karşılamıştır. Şimdi, günümüzde dünya insanlarının %80’i batı tıbbı ile tedavi edilmemektedir. Yerli tıp tarafından, diğer bir deyişle, Şamanların binlerce yıldır kullanmakta olduğu bitkisel çareleri ve prosedürleri kullanmaktadırlar. Bu ilaçlardan pek çoğu batıda kullanılanlar arasında yerlerini bulmuşlardır. Aspirin en meşhurudur, Digitalis diğer bir örnektir. Pek çok örnek de mevcuttur. Öyleyse bitkisel tıp alanında bilimin ve ruhsallığın işbirliği yapabildiği çok çok pratik bir şeyler bulabiliriz. Şimdi tekrar deniyoruz. Sorunuz var mı?
Pekala, el kaldıranları çok iyi göremiyorum. Öyleyse yüksek sesle konuşacağız ve belki birisi bana tercüme edebilir.
-Bir sürü rüya görüyoruz fakat bunları hatırlayamıyoruz bu rüyalarımızı hatırlamak için ne yapmalıyız?
-Tamam, pekala, soru, rüyaları nasıl hatırlayabiliriz? Özellikle de yol gösterici olanları? Size bazı önerilerde bulunmaktan çok mutlu olacağım. Öncelikle, bir defter ya da bilgisayara ihtiyacınız var. Rüya gördüğünüzde, rüyanızı hatırladığınızda kalkıp sadece onu kısaca not edin ve tekrar uyumaya devam edin. Sabah, rüyanızı bilgisayara ya da defterinize yazın ve bunu 20 ya da 30 rüya olana kadar sürdürün. Daha sonra ortak temalar var mı diye rüyalara bakmaya başlayın, eğer tekrarlanan bir sahne ya da bir imaj varsa, eğer bir şey kendini tekrar ediyorsa, bu imgenin size bir mesaj vermeye, size yol göstermeye çalışan bir çeşit sembol olduğunu bilirsiniz. Şimdi bazı insanlar diyorlar ki; “Rüyalarımı hatırlamakta zorlanıyorum” Peki, size bununla ilgili önerilerde de bulunacağım. Uykuya dalmadan önce kendinize sadece şunu deyin; “”Uyandığımda rüyamı hatırlayacağım.” Bunu tekrar, tekrar; 20 veya 30 kez söyleyin ve işe yarayana kadar denemeye devam edin ve rüyanızı hatırladığınızda hızlıca onu yazın tekrar uyuyun ve sabah kalktığınızda notlarınızı okuyun, onları genişletin, hatırladığınız her şeyi yazın.
Rüyalar semboller ve metaforlar kullanırlar ve rüyalarımızla iletişimde olmadığımız batı geleneğinde sembolleri ve metaforları anlamak bazen zordur. Şamanlar zamanında her kabile için ortak semboller ve metaforlar vardı, böylece o zamanlar bunları anlamak kolaydı, ancak şimdi o kadar kolay değildir. Rüya grupları, ya da rüyaları hakkında birbirine yardım eden insanların bir araya gelmeleri ya da rüya yorumlama konusunda eğitim almış bir kişiye danışmak oldukça yararlıdır. Ancak kendi üstünüzde çalışıyorsanız rüyayı sanki bir hikaye yazar gibi yazmanızı öneririm. Dilini kendi hayatınızdan bir şeye çevirin. Eğer rüyanızda bir canavarın sizi kovaladığını ve ondan kaçtığınızı görüyorsanız onu tekrar yazın ve deyin ki; “Hayatımda beni kovalayan, yüzleşmeye korktuğum bir problemim var” ve problemi tanımlayın. Rüyayı tekrar yazıp böyle çalıştıkça rüya ile ilgili hikayeyi basit gündelik terimler ile anlatmış olursunuz.
Rüyalarla ilgili mükemmel bazı kitaplar vardır. Kaç tanesinin Türkçeye tercüme edildiğini bilmiyorum ancak iki ay içinde Uluslararası Rüya Çalışmaları Birliği’nin dünya toplantısı gerçekleştirilecektir. Her bir seferinde konferanslarımıza Türkiye’den de bir üye katılmakta ve bu konferanslarda tüm dünyadan insanlar bir araya gelmekte, fikirlerini paylaşmakta, bültenler, dergiler, kitaplar basılmakta böylece bu şekilde paylaşılan rüya yorumları gittikçe daha ulaşılır hale gelmektedir, ancak en azından sizlere deneyebileceğiniz bazı yöntemler söyledim. Pekala, bu sorunuzu yanıtladı mı?
-Teşekkür ederim.
-Merhabalar. Ben mantarları vizyon görmede nasıl kullandıklarını soracaktım şamanların. Bu kullandıkları mantarlar ya da bu ilaçların aynı zamanda uyuşturucu özellikleri mi? (Vardı ki Amerikan Kongresi bunları yasakladı daha sonra bir sürü uğraştan sonra kabul edildi?) Bunları merak etmiştim. Teşekkürler.
– Şimdi söyleyeceğim şeyle ilgili katı olmak zorundayım, kimse bu mantarları yönlendirme olmadan, tek başına kullanmamalıdır. Bazı mantarlar zehirlidir ve bu yanlış mantarları kullanan insanlar kendilerini öldürebilirler. Doğru mantarları bile ruhsal bir öğretmen ya da ruhsal bir grup olmadan kullanırlarsa kafaları karışabilir, negatif etkiler alabilirler. Bu yüzden bu sadece kutsal bir şekilde, ruhsal bir uygulayıcı ile birlikte kullanılması gereken bir şeydir. Şimdi Amerika’da yerli Amerikan kilisesinin mantarlardan farklı olan peyoteyi kullanma hakkını koruyan özel faal bir meclis bulunmaktadır. Peyote kaktüsten elde edilmektedir, bu zamana kadar peyote kullanmak yasal değildi, şimdi ise sadece bu kilisenin üyesi iseniz kullanmak yasaldır.
Mantarlar biraz daha farklıdır. Mantara karşı bir kanunu meclisten geçiremezsiniz, bu hiç uygulanabilir değildir çünkü çok fazla mantar vardır, yüzlerce farklı çeşit mevcuttur. Bu en iyi eğitim yoluyla mümkün olabilir. İnsanları tehlikeli mantarların hangileri olduğu ile ilgili eğitmek. Hala zihin değiştirici özellikleri olan mantarların satılması kanunla başınızı derde sokabilir. Çünkü bu, tehlikeli ilaç satılması gibi değerlendirilebilir. Mantar ya da peyote de olsa size söylemem gereken şey şudur; “Onları kullanmasını bilen ve kutsal ritüellerde usta olan bir uygulayıcı tarafından yönlendirilen bir grup içerisinde olmadığınız müddetçe onlardan uzak durun.” Amerika Birleşik Devletleri’nin bu vizyon görmeye neden olan, modern tıpta ve hatta modern din yapısında yeri olmayan doğal bitkisel maddelerle mücadele etme konusunda uzun ve tuhaf bir geçmişi vardır. Vizyonlar çok eski zamanlarda peygamberler tarafından görülürdü, insanların vizyon görmeleri kabul edilemezdi. İncili, Talmudu ya da Kuranı okur ve ihtiyacınız olan tüm vizyonları oradan öğrenebilirdiniz. Modern çağdaki vizyonlara çoğu organize din tarafından, dini, yasal ve politik dil açısından kötü bakılmaktadır. İnsanların bitkiler aracılığıyla gördüğü vizyonlarla mücadele etmek çok zordur ve bu Amerika’da Yerli Amerikan Kilisesi ya da Ayahuasca dinlerindeki grupların karşı karşıya olduğu bir durumdur, bu maddeleri kutsal törenlerinde kullanmak için Yüksek mahkeme tarafından kanunların geçirilip onaylanması gereklidir. Şu anda kutsal törenlerde insanlar sorunlarla karşılaşıyorlar mı bilmiyorum. Bu bitkisel maddeleri tek başlarına ya da yönlendirme olmadan kullanan insanların yaşadığı pek çok problem biliyorum. Evet, onlar doğru kullanılmadıklarında tehlikelidirler.
– Bayım, afedersiniz. Bir soru sorabilir miyim? Öncelikle siz kendiniz şaman mısınız? Ve evet, şaman iseniz, mümkün ise bazı şamanik pratikleriniz varsa bizimle paylaşmak istediğiniz bir deneyiminiz var mı? Teşekkür ediyorum.
-Pekala, bu son soru olacak, çok güzel bir soru. Hayır, kesinlikle ben kendim bir şaman değilim. Rolling Thunder bana amacımın şaman olmak değil, insanlara Şamanların yaptığı şeyleri bilimsel ve psikolojik terimler aracılığıyla anlatmak ve Şamanların değerini takdir etmelerini sağlamak olduğunu söylemişti. Şimdi size bir şamanın kaybolan bir ruh ve onun geri getirilmesi ile ilgili olarak ne yaptığı hakkında Rolling Thunder ile olan bir deneyimimden bir örnek vereceğim. Rolling Thunder bir tatilinde San Fransisco’ya gitmiş. Yapılacak hiçbir işi olmayacağını düşünmüş, kriz ya da bir problem olmadığını düşünmüş, ancak yanılmış. İki genç kadın California sahilinde arabayla giderlerken, araba kontrol dışına çıkmış, taklalar atarak yere çarpmış, kadınlardan biri anında ölmüş, diğeri komaya girmiş, acilen hastaneye getirdiklerinde bilinci yerinde değilmiş ve hala komadaymış. Doktorlar ona hiçbir şekilde yardım edemiyorlarmış. Onun bir arkadaşı Rolling Thunder’ın şehirde olduğunu biliyormuş, Rolling Thunder’ı getirmiş ve doktorlar gelip bu kadını görmesine çok isteksiz bir şekilde izin vermişler. Rolling Thunder oturmuş, gözlerini kapatmış, ruhunun kaybolduğunu biliyormuş. Kazanın olduğu yere bir yolculuk yapmış, bir kayanın üzerinde oturan bir ruh görmüş ve ona demiş ki; “Gelip tekrar bedenine dönmelisin.” Ve kadın demiş ki, “Hayır. Arkadaşımı bekliyorum.” Ve Rolling Thunder cevap vermiş; “Arkadaşın yüce ruhla beraber, ama senin daha zamanın gelmedi. Bedenine dönmelisin.” Ve kadın demiş ki; “Hayır. Arkadaşımı beklemek zorundayım.” Bunun üzerine Rolling Thunder kuzey rüzgarını çağırmış, kuzey rüzgarı ruhu taşın üzerinden alıp tekrar hastanedeki bedenine üflemiş. Sonrasında genç kadın gözlerini açmış, uyanmış ve hemşireler doktorları çağırmışlar. Doktorların söylediği ilk şey; “Bu yaşlı Hintliyi hemen gönderin, sadece uyuyor, bize hiçbir faydası yok.” Böylelikle Rolling Thunder’ı Odadan dışarıya göndermişler ve bu da aslında iyi de olmuş çünkü, kadın uyanıp hikayesini anlattığında orada değildir ve bu hikayeyi etkileme olasılığı da yoktur. O sırada başka bir odada kendi gördüklerini anlatmaktadır. Kadının hemşirelere anlattığı hikayesi şudur;
“Bir yola çıktık ve arkadaşımı göğe yükselirken gördüm, ona geri dön, geri dön dedim ve dedi ki; Hayır. Beni bu dünyada tekrar görmeyeceksin. Ve ben de dedim ki, bu kayanın üzerinde oturacağım ve sen geri gelene kadar seni burada bekleyeceğim. Çok uzun süre bekledim ve daha sonra bir rüzgar hissettim. Kayaya tutunmaya çalıştım ama rüzgar beni kayadan uzaklara sürükledi ve işte burada hastane odasındayım.” Gördüğünüz gibi, hikaye Rolling Thunder’ın başka bir odada anlattığı hikayeye uymaktadır. Böylelikle hikayelerde bir uyuma sahibiz. Bu hikayeyi nasıl istiyorsanız öyle yorumlayabilirsiniz, ancak en azından bu Şamanların bir ruhu geri getirmeye çalışırken ne yaptıkları ile ilgili iyi bir örnektir. Elbette ki bu parapsikolojinin de üzerinde çalıştığı bir şeydir. Uzaktan algı, beden dışı deneyim, bu ilk kişi ile bir benzerlik yakalamaya çalışmak yine bu konferansın temalarındandır. Öyleyse tekrar ediyorum ki
Burada olmaktan, vakfı tanımaktan, tüm Türk arkadaşlarımla ve meslektaşlarımla bir arada olmaktan dolayı çok mutluyum ve önümüzdeki iki gün boyunca diğer sorularınız için de buralarda olacağım. Ve tekrar çok teşekkür ediyorum.
**23-24 Mayıs 2009 tarihlerinde düzenlenmiş olan 2. İstanbul Parapsikoloji Konferansı’nda Stanley Krippner’ın konuşma metninin çevirisidir.