Beden Dışı Deneyimler
Astral seyahat psişik yetenekler arasında en kapsamlı fenomenlerden biridir. Ayrıca kamuoyunda her zaman ilgi uyandırmış olan bir yetenektir. Ve astral seyahat sanıldığından oldukça fazla yaşanmaktadır. Bir fikir olması açısından birkaç anket sonucunu verelim: Amerika’da Duke Üniversitesi’nde 155 öğrenciden % 27’si, Virginia Üniversitesi’nde 268 öğrenciden % 25’i, İngiltere’de Southhampton Üniversitesi’nde 115 öğrenciden %19’u, Oxford Üniversitesi’nde 380 öğrenciden %34’ü hayatlarında en az bir kez dahi olsa böyle bir deneyimi yaşadıklarını bildirmişlerdir.
Tabi bu araştırmalar yalnızca öğrenciler arasında yapılmamaktadır. Dr. Robert Crookall, Dr. Hornell Hart, Dr. Susan Blackmore ve Dr. John Palmer gibi birçok bilim adamının önderliğinde çeşitli meslek guruplarında ve halk arasında da sayısız araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda yapılan bir sentez çalışmasında şunu rahatlıkla belirtebiliyoruz ki: Dünyada her beş insandan biri hayatlarında en az bir kez astral seyahat deneyimi yaşamaktadır.
Parapsikoloji bilimi astral seyahat olgusunu, ta en başından beri laboratuarlarda incelemektedir. En önemli kanıtsal deneyleri ise süjenin tavana yakın bir yerde asılı olan raf üzerindeki kağıtta ne yazılı olduğunu projeksiyon anında bilebilmesidir. Birçok psişik insan bu tür deneylerde genelde başarılı olmuştur.
Astral Seyahat olgusuna geçmişte de sık olarak rastlayabiliyoruz. Bu olguyu Mısırlılar, Kuzey Amerika Kızılderilileri, Çinliler, Yunan filozofları, Orta Çağ simyacıları, Okyanusya Halkları, Hindular, Yahudiler ve Sufi Müslümanlar da biliyorlardı. Bu konunun üstatları ise Şamanlar ve Tibetliler olmuştur. Yine Amerikalı Antropologların yaptığı bir araştırmaya göre 488 dünya kültürünün % 80’inde BDD ile ilgili en azından bir geleneğe sahip olduğu bulgulanmıştır.
Metapsişikte Astral Seyahat astral bedeninin şuurlu ve kendiliğinden olarak dışarılaşması olarak tanımlanır. Şuurun fizik bedenden astral bedene projekte edilerek astral aleme yansımasıdır. Yine astral seyahat kavramı değişik kültürler ve ekollerde değişik isimler altında anılmıştır. Örneğin Astral projeksiyon, Şuur projeksiyonu, Amerikalıların deyimiyle Beden Dışı Deneyimler, Klasik Spiritüalizmde Dedubluman gibi. Halk arasında en çok Astral Seyahat olarak bilinir, eski zamanlarda bu olaya Tayyi Mekan denirdi.
Astral projeksiyonu kendiliğinden oluşanlar ve şuurlu yapılanlar olarak ikiye ayırabiliriz. Kendiliğinden oluşanlar genellikle şoklarda, ani bir kaza sonucu travmatik acılarda, anestezi esnasında, uyku ve meditasyonlarda ortaya çıkabilmektedir. Bu konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar genelde bu şekilde bu tür yeteneklerinin farkına varıyorlar. Bunun yanı sıra bazı uyuşturucu maddelerle ve ipnoz uygulamalarıyla da astral projeksiyona ulaşılabildiği laboratuar deneyleriyle ispatlanmıştır.
İkinci yöntem ise kişilerin belli bir kitap vs. sayesinde veya bu yeteneğe sahip kişilerin anlatımından yola çıkarak teknikleri kendi kendilerine denemeleriyle gerçekleşebilmektedir. Bu kişiler ruh ve beden ilişkilerini doğru bir şekilde gevşetebildikleri takdirde astral seyahati başarabilmektedir.
Tipik bir BDD olayında kişi zihninin veya daha doğru bir tabirle bilincin birden, bedeninden ayrılmış olduğu konusunda canlı bir his içinde olur. Genellikle kendisini bedeninin üzerinde havada yüzer durumda bulur. Ardından diğer mekanlara gidebileceğinin ya da uçabileceğinin farkına varır. Duvarların içinden geçebilir ve çok uzak mesafelere anında gidebilir.
Astral Beden
Astral seyahat esnasında bazı kişiler kendilerini fizik bedenlerinin kopyası olan fakat ondan çok daha süptil, akışkan, hafif bir bedene sahip olduklarını ifade ediyorlar. Kimi kişiler ise böyle bir bedenden ziyade kendilerini daha çok bir şuur kütlesi veya bir ışık topu olarak gördüklerini söylüyorlar.
Parapsikoloji ve özellikle Metapsişik çalışmalar sonucunda biliyoruz ki Ruh ve beden arasında perispiri dediğimiz bir ara vasıta bulunmaktadır. Perispirinin ana vazifesi ruhtan aldığı enerjiyi bedene aktarmakta bedenden aldığı etkileri de ruha ulaştırmaktadır. Perispirinin en önemli özelliği bedenden ruha doğru gittikçe süptilleşmesi ve kaba maddesel özelliklerinin daha incelmesidir.
Astral projeksiyon esnasında şuur bu ara vasıtanın bedene yakın olan kısımlarına doğru kaymaktadır. Bu esnada zihnimiz, bilincimizin gene bize ait bir yapımıza konsantre olmaktadır. Ve ruh-beden ilişkimiz gevşediğinden dolayı bu bedenimiz fiziki bedenden kurtulmakta daha özgür daha rahat hareket etmektedir. Bedenden kurtulduğu için fiziki bazı yasaları da rahatlıkla aşabilmektedir.
Okültistler yani gizli bilimciler bu bedene astral beden ismini vermektedir. Spiritüalizmde ise duble tabiri kullanmaktadır. Ruslar yaptıkları deneylerden sonra insanda plazmik, akışkan bir bedenin varlığını onaylamışlar ve buna biyo-plazma ismini vermişlerdir. Sonuç olarak birçok kültürde de bilinen bu beden biraz önce bahsettiğimiz perispirinin belli titreşimdeki bir alanını ifade eder.
Fizikte tezahür eden her varlığın bir astral bedeni mevcuttur. Hatta bitkilerin, hayvanların, dünyanın bile. İnsanın astral bedeninin şekli fizik bedeninin bir kopyası gibidir. Ve astral bedenimiz sürekli şekilde titreşim halindedir. Çok hızlı hareket edebilme kabiliyeti vardır. Düşünce hızıyla olmak istediği yerde olabilir. Ayrıca astral beden kendi duyu organlarına da sahiptir.
Astral beden ile fizik beden arasındaki adaptasyon tam olmadığı zaman, bağlantı noktaları tam uyum sağlayamadığı zaman insanda rahatsızlıklar ve hastalıklar başlar. Özellikle psişik rahatsızlıkların çoğunda bu adaptasyon eksikliği vardır. Bu yüzden duygusal hayatımızın çok fazla çalkantılı olmaması gerekir.
Uyuduğumuz esnada ruh ve beden münasebetimiz gevşer. Bu gevşemek daha çok enerji bakımından bir gevşemedir, ilişki bakımından değil. Enerji astral bedende yoğunlaşır.